Aydının misyonu, fonksiyonu ve görev tanımıyla ilgili öteden beri muhtelif tarifler yapılır. Aydın içinde yaşadığı cemiyetin problemlerine, krizlerine, dertlerine, acılarına ve sevinçlerine karşı ilgi ve duyarlılık gösterip, vuku bulan sorunları önce çözümlemeye, kritik ve analiz etmeye sonra da çare ve çözümler üretecek reçetelerle yönetici sınıfa ışık ve ilham olacak, toplumun önünü ve ufkunu açacak, hayat standartlarımızın çıtasını yukarıya çekecek, refah seviyemizi yükseltecek, sosyal ve kültürel hayatımızı renklendirecek ve zenginleştirecek hayırlı ve faydalı fikir, öneri ve projeleri gündemleştirendir.
Ait ve mensup oldukları cemiyetin ve kentin sorunlarına bigane kalan, sokağın çığlıklarına ve feryadına kulaklarını tıkayan, sosyal yaralara ve facialara merhem ve derman olmaktan imtina eden, halkın derdiyle dertlenmeyip kendine başka coğrafyalardan dertler, tasalar ve kıvançlar ithal eden, kentin ve cemiyetin menfaatine, maslahatına ve istikbaline dönük tek bir satır yazmayan, tek bir kelam etmeyen, tek bir çözüm önerisi getirmeyen, yaşanan meşum ve makus hadiselere hayatında bir kez dahi tek bir refleks ve reaksiyon göstermeyen, her türlü ilmi, edebi ve kültürel faaliyeti toplumun ıslahı, ihyası ve inşası için değil de entelektüel gevezelik, kişisel tatmin ve kof bir ayrıcalık ve üstünlük duygusuyla hareket eden tipler ve çevreler yaşadıkları toplumun şahidi, vicdanı ve aklı olamazlar.
Kentin müspet manada değişimine, gelişimine, kalkınmasına ve ilerlemesine katkı sunmayan, kronikleşmiş ve kalıcı hale gelmiş sorunlarına gözlerini kapatan, toplumsal fenomene dönüşmüş olaylara eğilmekten beri duran aydın, kentine ve cemiyetine maalesef yabancılaşmış, kimliksizleşmiş ve köksüzleşmiştir. Yapılacak şey kentte yaşayan ama fayda sağlamayan aydınların ve yazarların yüzünü, ilgisini, enerjisini, mesaisini, birikimini ve beyinsel üretimini kente doğru çevirmektir.
Kentin yönetim algısına ve felsefesine, yerel yönetimlerin yeni nesil belediyecilik anlayışına ne kadar ayak uydurabildiğine ve hizmet politikalarının kalitesine ve çeşitliliğine, eğitim ve sağlık kurumlarının ve hizmetlerinin verimliliklerine, ticaret, tarım ve turizm hacminin arttırılmasına, işsizliğin azaltılması ve istihdamın artmasına, hayvancılık sektörünün gelişimi ve modern et entegre tesislerinin kente kazandırılmasına, sivil toplum kuruluşlarının İslam ümmetini bir araya getirme gayret, çaba ve iyi niyetinin neden kendilerini bir araya getirme konusunda yetersiz kaldığına, kent konseyi gibi önemli ve kritik bir kurumun neden olmadığına, Kâhta 02 Spor ’un Süper Lig’e çıkması için finans, tesisler ve alt yapı gibi konuların nasıl çözülebileceğine, Basın ve Medyanın kentte kamuoyu oluşturabilme gücüne ve medyanın kendini yenileme sürecine girip girmediğine, insan kaynaklarının ve potansiyelinin heba ve heder edilmemesi için neler yapmamız gerektiğine, gençlere, üretime, spora, kültür sanata, zararlı madde kullanıma karşı kampanyalar tertip etmeye varana dek yazılacak, konuşulacak ve çözüm teklifleri ve tavsiyeleri getirilecek bir çuval dolusu mesele kent aydını ve alimi tarafından gündemleştirilmeyi bekliyor.
Aydın sorumluluğu inananlar için dini bir vecibe, inanmayanlar içinse toplumsal bir ödev ve vazifedir. Allah rızasını kazanmak, vicdanen ve ahlaken sorumluluklarını yerine getirmek nerden bakılırsa, neye yontulursa ve yorumlanırsa iyi niyetleri ayırmaksızın belirtmeliyiz ki güzel işlere vesile olmak hayırlı ve Salih bir amel ve eylemdir. Efendimiz bir yanlışı ve eksiği gördüğümüzde imkan ve kuvvetimizce elimizle ve da olmuyorsa dilimizce düzeltmemizi istiyor.
Okuduğumuz tüm kitaplar, yazdığımız tüm yazılar, yılların bilgi ve deneyimi, gözlem, birikim ve tecrübesi, yapılan onca sohbet, söyleşi, fikir teatisi, konferans ve seminer, sabahlara kadar yapılan tartışmalar ve istişareler, yapılan her türlü maddi ve manevi fedakarlıklar ve özveriler yaşadığımız kenti ve cemiyeti bir adım ileriye götürmüyorsa şayet, bunca yapılan işlerin bir anlamı ve faydasından söz edilebilir mi?
Çağına, toplumuna, kentine tanık olmayan, ayna tutmayan, hissiyatına ve fikriyatına tercüman olmayan, problemlerine çare aramayan, Kentin zamanını, enerjisini, umut ve hayallerini çalan, gündemini gereksiz şeylerle meşgul eden aydınların, alimlerin, yazarların, eğitimcilerin, siyasetçilerin, gazetecilerin, iş insanlarının günahını ve vebalini melekler nereye yazar?