Hakan BAKAR/SİVAS-BHA
Sivas’ta Cumhuriyetin 100.Yıl etkinlikleri kapsamında Sivas Valiliği tarafından gerçekleştirilen etkinlikler ile birlikte, turizm alanında Sivas’ta gezilecek, görülecek doğa harikaları, coğrafi işaretli ürünler ve iş dünyası ile yapılan röportajlarında içerisinde yer aldığı “Cumhuriyetin Işığında Sivas” Dergisi yayınlanarak Sivas’ın birçok bölgesine dağıtımı yapıldı.
Sivas Valiliğinin katkılarıyla, Gazeteci Hakan Bakar tarafından hazırlanan ‘Cumhuriyetin Işığında Sivas’ Dergisi okuyucular tarafından tam not aldı.
“Cumhuriyetin Işığında Sivas’ Dergisinde Sivas’ın önemli isimlerinden biri olan Mimar Doç. Dr. Uğur Tuztaşı’da bir yazı kaleme aldı.
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) Mimarlık, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Mimarlık Bölümü Anabilim Dalı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Uğur Tuztaşı, ‘Cumhuriyet Döneminde Mimarlığının Yüzyılı’ üzerine yazısını herkesin okumasını tavsiye ederek, “Cumhuriyetin Işığında Sivas” dergisi hakkında şu ifadelere yer verdi.
“Cumhuriyetin Işığında Sivas’ dergisi yayınlandı. Hakan Bakar’ın editörlüğünde, Sivas Valiliğinin katkılarıyla yayınlanan dergide Yüzüncü yıl programları, şehrin sanayi kültürel dinamikleriyle ilgili atılımlar tanıtılmıştır. Dergide ayrıca beninde şehrin yüzyıllık mimari birikimini kısa bir değerlendirdim. tabu bu yazının yanı sıra SivAS2ta ki doğa turizmi açısından Gökpınar ve Yıldız şelalesi gibi örneklerde yer almaktadır. Yine coğrafi işaretli tescilli ürünlerinde içerisinde yer aldığı Cumhuriyetin Işığında Sivas dergisi herkesin beğenisini kazandı. Yüzüncü yıl kapsamında bu türden çalışmalar için cesaretlendirici bir yayın olan dergi de emeği geçenleri kutlarız.” ifadelerine verdi.
SİVAS’TA CUMHURİYET DÖNEMİ MİMARLIĞININ YÜZYILI ÜZERİNE
Uğur TUZTAŞI
Sivas’ta Cumhuriyet dönemi mimarlığının yüzyıllık perspektifi değerlendirmeye alındığında kentsel ölçekteki değişimleri belirleyen en önemli etkenlerden biri de, Cumhuriyetin ilanından önce İstanbul’dan sonrasında da başkent Ankara’dan yapılan mimari aktarımlardır. Bu aktarımların mimari ortamı nasıl şekillendirdiğinin en güçlü kanıtı tabi ki kent meydanıdır. Tıpkı diğer Anadolu kentlerinde olduğu gibi İstasyon Caddesi ve o aksın bağlandığı Hükümet Meydanı, Sivas’ta Erken Cumhuriyet’ten döneminden başlayarak, 1980’lere varıncaya kadar Modernizm’in uzantılarını içermektedir. Gelin isterseniz bu dönüşüm sürecine göz atalım.
13. yüzyılda idari işlevi anıtsal yapılarla tanımlanan ve 19. yüzyıla kadar varlığını sürdüren Sivas Hükümet Meydanı, Aşağı Kale olarak bilinen ve Sarayönü adıyla da anılan geleneksel kent çekirdeğinin önemli bir parçasıdır. Bu alanda ilk değişim, 1885’te Hükümet Konağı’nın inşa edilmesiyle gerçekleşmiştir. Ardından 1892’de idadi binasının (Atatürk ve Kongre Müzesi) ve 1908’de Jandarma Dairesi binasının yapılmasıyla alanın hem idari merkez olarak tanımlanması hem de boyutsal sınırlarının pekiştirilmesi sağlanmıştır. Ancak alanın bugünkü izleğine en yakın biçimsel düzeneği, Vali Muammer Bey’in döneminde (1913-1917 yılları arasında) yapılan imar çalışmalarıyla oluşmuştur. Vali Muammer Bey’in meydandaki uygulamaları, etraftaki harap binaların yıkımını ve alanın yeniden düzenlenmesini içermektedir. Örneğin, iki katlı olarak inşa edilen Hükümet Konağı’na 1915’te üçüncü katı eklenmiştir. Aynı alanda, Selçuklu dönemi eserlerinin önünü kapatan harabe binalar yıkılmış, yollar taş döşenmiş, Hükümet Konağı’nın önü, ortasında bir havuzun olduğu bahçe şeklinde düzenlenerek geniş bir açıklık kazanılmıştır. Sivas’ta 1930’lu yılların başı daha çok modern binaların sahneye çıktığı dönem olsa da, meydan civarında, tıpkı Ankara- Ulus merkezindeki binaların üslubuna benzer şekilde “Birinci Milli Mimarlık” üslubuyla inşa edilen binalar vardır. Örneğin Sıhhiye binası, Vilayet Matbaası binası, Halkevi binası gibi yapılar alandaki konumlanışı itibariyle benzer bir mekânsal izlek sunar. Ancak özellikle 1930’lı yılların başında demiryolu hattının Sivas’a ulaşması ve bunun sonucunda, yönetici merkezin en kısa yoldan tren garına bağlanması amacıyla açılan yeni arter önemli bir gelişmedir. Daha önce doğu ve kuzey ekseninde gelişen kent, Hükümet Meydanı’ndan başlayan ve tren garına ulaşan İstasyon Caddesi aksı ile 1930’dan sonra batıya doğru gelişecektir. 1950’lere kadar olan süreçte arterin batı ucu, daha çok istasyon hizmet binaları, Cer Atölyesi ve dikimevinin de etkisiyle kentin sanayi bölgesi olarak tanımlanmıştır. Öyle ki, bu gelişme sonraki yıllarda da sürmüştür. 1966’da Karayolları 16. Bölge Müdürlüğü, 1967’de Toprak-Su Bölge Müdürlüğü ve 1976’da DSİ 19. Bölge Müdürlüğü’ne ait yerleşkeler, 1980’lerde ise Beton Travers kentin batı yakasına taşra teşkilatları olarak konumlanmıştır.
Kısaca 1930-1950 aralığında modernite projesinin kente nüfuz ettiği İstasyon Caddesi, zaman içerisinde modern imgelerin deneyim alanı haline gelmiştir. 1950’li yıllara gelindiğinde ise artık Sivas Hükümet Meydanı’na açılan İstasyon Caddesi’nin dışında, yeni açılan Selçuklu Yolu, Osman Paşa Caddesi, Atatürk Caddesi, Kepenek Caddesi, Kışla/Hastane Caddesi, Mehmet Paşa Caddesi / Hapishane Caddesi, Taşlı Sokak gibi caddelerle meydanın kamusal işlevi güçlendirilmiştir. 1950’li yılların ortasında inşa edilen Numune Hastanesi aracılığıyla ise Kabakyazısı hattı da modern mimarinin sahneleneceği kentsel bir alana dönüşecektir. Bu noktada Endüstri Meslek kampüsü iyi bir örnektir. Öte yandan, meydan da 1960’larda Belediye binasının, 1970’lerin ortalarına da doğru Hükümet Konağı hizmet binalarıyla inşa edilmesiyle birlikte modern mimari anıtsal ölçekteki görünürlüğünü artırmıştır.
Toparlanacak olursa; Hükümet Meydanı’ndan tren garına doğru doğu-batı ekseninde uzanan İstasyon Caddesi aksı, 1930-1950 aralığında kurulum evresini gerçekleştirmiş ve 1950’den sonra 1980’lere kadar kamu yapıları ve apartmanlarla gelişimini sürdürmüştür. Cadde, 1930-1980’e kadar Halkevi, Tan Sineması, Sivas Lisesi Pansiyonu, Esen Sineması, Tekel binası, Vali konutu gibi binalarla fiziksel gelişimini sürdürürken, 1970’li yılların başında SSK Hastanesi, Vergi Dairesi binası da bir kamu yapısı olarak alana yerleşmiştir. Dönemin konutlarına da kısaca değinilecek olursa; Sivas’ta modernleşme pratiği doğrultusunda tasarlanan yeni konutların DDY yerleşkesinin etkisiyle şekillendiği muhakkak. Ancak devlet eliyle inşa edilen bu örneklerin dışında modern apartman tipolojisinin ilk örneği, 1938’de inşa edilen Emek Apartmanı’dır. Emek Apartmanı’ndan sonra İstasyon Caddesi aksına yerleştirilen apartmanların daha çok mimar-müşteri ilişkileri üzerinden gerçekleştirildiği gözlemlenmektedir. 1950’lerden itibaren 5 kat yüksekliğinde ve bitişik nizamda inşa edilen konutlar, 1970’li yıllarda 7 kata kadar çıkmış olup, günümüzde ise bazı parsellerde 9 katlı uygulamalar dahi gözlemlenmektedir. Bugün arter üzerinde zemin ve birinci katlarda ticaret, üst katlarda ise konuttan oluşan bir işlevsel düzenek bulunmaktadır.
Sonuç olarak, Hükümet Meydanı’nın kentsel ölçekte tutarlı bir tavırla organize olan kentsel dil, mekânsal bütünlüğünü 1970’li yıllara kadar sürdürmüştür. 1980’den sonra ise, Modernizm aracılığıyla şekillenen kentsel içerik, deformasyona uğramıştır. Caddenin doğu ucu, yani Hükümet Meydanı 2009’da kapsamlı bir yenilemeden geçerek ortaçağ çekirdeğini oluşturan yapıların görünürlüğü artırılmış ve alandaki medreseler, güncel ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden işlevlendirilmiştir. Günümüzde ise yıkılan Orduevi’nin yerine yapılan 4 Eylül Meydanı projesini, Eski stadyum alanına ve yine yıkılan Numune Hastanesi’nin yerine yapılan Millet Bahçesi gibi kentsel tasarım örneklerindeki yaklaşımları da imgeselliği hedefleyen tavırlar olarak görebiliriz. Neticede, Sivas’ta 1930’lı yılların başından başlayarak, Tren garı, Tekel İnhisarlar binası, 1940’lı yıllarda PTT binası, 1950’li yıllarda Numune Hastanesi, Yalçın Sineması 1960’lı yıllarda Sivas Belediye Binası, 1970’li yıllarda Hükümet Konağı, 1980’li Yıllarda Kültür Merkezi gibi örneklerle kentsel içeriğe dahil edilen modern mimari imajlar, 1990’lı yıllarda Aynalı Çarşı gibi postmodern bir mimari imaj kültürüne evrilmiştir. Bu yaklaşımlar, 2000’li yılların başlarında Sivas Kongre ve Fuar Merkezi (bugünkü Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi binası), 2020’nin başında da ise yıkım ve yeniden inşa pratiğiyle şekillenen meydan ve anıt düzenleme projeleriyle imgesel bağıntıların arandığı bir mimarlık ortamına dönüşmüştür.