ANKARA-BHA
Ankara Kent Konseyi’ndeki çalıştayın açılışında konuşan Kocaeli Kent Konseyi Başkanı Sedat Köse dirençli şehirlerin ülke gündeminin en önemli konularından biri olduğunu vurguladı. Depremi yaşayan Kocaeli’nin tekrar ayağa kalkmış bir şehir olduğunu belirten Köse “Etkilerini halen daha hissedebiliyoruz. Dolayısıyla yaşadığımız bu depremden çok dersler çıkartmamız gerekirken maalesef çıkaramadık. Yıllar sonra tekrar 6 Şubat’ta yeniden büyük bir deprem yaşadık. Bu çalışmaları çok dikkate almalı, akademik çalışmalarından ders çıkartmamız gerekiyor. Karar vericilerin bu dersleri dikkate alması açısından bu tür programlar düzenlemesi çok önemli” diye konuştu.
Eskişehir Kent Konseyi Başkanı Nuray Akçasoy da Ankara Kent Konseyi’nin bütün birleşenleriyle beraber çalışmalarının Türkiye’nin her yerinde var olmaya çalışan Kent Konseylerine örnek olduğunu söyledi.
Çalıştayda konuşan Prof. Dr. Ruşen Keleş ise demokrasiye doğrudan katılımın ve temsili demokrasiyi geliştirmenin önemine değindi. Demokrasinin temel özelliği olarak gördüğü katılımcılığın, halkın doğrudan karar mekanizmalarına katılmasını içermesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Keleş, sivil toplum örgütleri ile kamusal devlet örgütleri arasındaki ayrımı ele alarak, yerel demokrasinin gelişimi için kültür ve eğitimin önemine dikkati çekti.
Yerel demokrasinin henüz istenilen düzeye gelememesini, sivil katmanlar ve kurumsal temsilin eksikliğine bağlayan Keleş, mahallelerdeki nüfusun büyüklüğünün gerçek anlamda ilişkilerin geliştirilebilmesi için bir engel teşkil ettiğini ifade etti. Keleş, Türkiye’de katılımın yasal çerçevesinin 1960’lardan itibaren oluşturulmaya başlandığını belirterek katılımcı kültürün en iyi örneğinin Ankara Kent Konseyi olduğuna işaret etti.
Çalıştayda konuşan Türkiye Kent Konseyleri ve Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz sözlerine Türk Sosyal Bilimci İlhan Tekeli’nin ‘Yerelin bakış açısının katılımcılık özelliğini takip ederek temsili demokratik sisteme taşınmasının merkeze de güç katacağını, onun kapalı damarlarını açabileceğini düşünüyorum’ ifadelerini hatırlatarak başladı.
Kentsel dirençlilik, kentsel sistemin ve onu oluşturan tüm sosyo-ekolojik ve sosyo-teknik ağlarının, bir tehdit karşısında istenen işlevleri sürdürme veya hızla geri dönme, değişime uyum sağlama ve mevcut veya gelecekteki adapte olma kapasitesini sınırlayan sistemleri hızla dönüştürme yeteneğini ifade ettiğini kaydeden Yılmaz, kentlerin ‘ben’ diyerek ranta dayalı değil, ‘biz’ diyerek sürdürülebilir yönetilmesi gerektiğini belirtti.
Yılmaz şöyle konuştu:
“Kente karşı suç işlerken ortaya koyduğumuz hoşgörü ve alicenaplığı, kentin menfaatine olan mevzularda gösteremedik. Cumhuriyet’in ilk birkaç on yılı içinde Başkentin modern ve yaşam kalitesi yüksek bir kent olması için müthiş bir imar ve yapım süreci yaşandı. Ancak kent kimliği giderek tanımsızlaşıyor. Fikri kuraklık ve duyarsızlık küresel kuraklıktan çok daha tehlikelidir. Kuraklığın esir aldığı bir dünyada ideolojilerinde, devletlerinde, bayraklarında, sınırlarında bir anlamı olmayacak. Tedbir devletten güçlüdür. Kentsel dönüşümden önce ahlaki dönüşümü tamamlamalıyız. Kamplaşarak oluşturduğumuz sosyal fay hatları sismik fay hatlarından çok daha tehlikelidir”
Moderatörlüğünü Ankara Kent Konseyi Başkanvekili Prof. Dr. Savaş Zafer Şahin’in yaptığı ve Kentsel Dirençlilik ve Katılımın Geleceğinin tartışıldığı çalıştayda, Türkiye’nin kentlerinde yaşanan değişim süreçleri, kentsel planlama ve yönetimde etkili stratejiler geliştirmek isteyen paydaşlar arasında bilgi alışverişi ve iş birliğini teşvik etmek amacıyla çözüm yolları değerlendirildi.