ANKARA-BHA
Anahtar Parti Başkanlık Divanı, Genel Başkan Yavuz Ağıralioğlu başkanlığında toplandı. Toplantı sonrası yapılan yazılı açıklamada, “Geride bıraktığımız haftalarda Türkiye ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ışığında ülkemizin hem milli güvenliği hem de bölgesel dengelerdeki gücü ve konumu bakımından kritik bir sürecin içerisinde olduğu açıktır. Suriye iç savaşının başlangıcından Esed rejiminin düşmesine kadar geçen sürede defalarca kritik eşikler aşılmış, kitlesel göç ve bağlamında demografik mühendislik ülkemizi tehdit etmiş, terör unsurlarının sınır içerisinde ve sınır ötesindeki eylemleri nedeniyle onlarca evladımız şehit olmuştur. Bu zaman zarfında hükümet ABD-İsrail-YPG konsorsiyumu ile Rusya-İran-Hizbullah hattı arasında kalınan sıkışmışlıktan kurtulmanın yolunu bulamamış, bölgede güçlü bir aktör olabilmek için harcanması gereken enerjiyi maalesef lokal krizlerde çözüm üretebilmeye harcamak zorunda kalmıştır. Bugün tarihin sarkacı Türk Devleti’ne yeni ve tekrarı olmayan bir imkân lütfetmiştir. Suriye’nin Türkiye’nin güvenliği ve bölgenin istikrarı için yeniden, toprak bütünlüğüne, nüfus yapısına ve üniter devlet vasfını koruyarak yeniden inşasına nezaret etmek” denildi.
Yapılan açıklamada, Türk Devleti’nin istemediği hiçbir adımı atmaması, güçlü ve kararlı olması gerektiğine vurgu yapılarak şu ifadelere yer verildi:
“Herkesin işgal heveslerinin kabardığı bir noktada Türk Devleti büyük devlet olmak vasfıyla istemediği hiçbir adımı attırmayacak güç ve kararlılıkta olmak zorundadır. Bu bağlamda İsrail’in azgınlaşan iştahı ile, Filistin halkına karşı giriştiği soykırım halen devam ederken bir yandan da Suriye’ye ait olan Golan Tepelerini işgal etmesini ve Suriye içerisinde ilerlemesini hem uluslararası hukuka aykırılığı hem de milli güvenliğimize yönelik bir tehdit olması nedeniyle asla kabul etmiyoruz. Suriye’de Rusya ve İran’ın konjonktürel olarak çekilmesini fırsata çevirerek bir oldu bitti ile Suriye topraklarının önce İsrail tarafından işgal edilmesini, ardından YPG-PKK terör örgütünün taşeron olarak bölgeye yerleştirilmesini ve tüm bunların sözde NATO müttefikimiz ABD kontrolünde ve güvencesinde yapılmasını içeren tüm planların karşısında durmak mecburiyetindeyiz.”
Suriye’den asla vazgeçilmemesi gerektiği belirterek, Türkmen varlığı ve Türkmen nüfusun hakları başta olmak üzere, Kıbrıs ve Akdeniz’de Türk varlığını tehdit etmeye kadar gidecek bu sürecin karşısında topyekûn durulması gerektiğinin altını ısrarla çiziyoruz. Milletinin menfaatlerini önceleyen, yapıcı muhalefet anlayışımızın gereği olarak hükümeti bu süreçte İsrail’in uluslararası hukuku çiğneyen oldubittisine, ABD’nin YPG-PKK üzerinden kurmaya çalıştığı ileri karakoluna karşı milli menfaatlerimiz ve bölgesel güvenliğimiz çerçevesinde atılması gerekli tüm adımları tereddütsüz olarak atmaya çağırıyoruz” açıklamasında bulunuldu.
Anahtar Parti Lideri Yavuz Ağıralioğlu başkanlığında gerçekleşen divan toplantısının bir diğer gündem maddesi ise asgari ücret oldu. TÜİK’in Kasım ayında açıkladığı verilerin hatırlatıldığı açıklamada, “Ülkemizde ücretli çalışan sayısı 15 milyon 837 bin kişidir. Asgari ücretli çalışanların sayısı ise yaklaşık 7 milyondur. 2024 yılında asgari ücret tutarı 17 bin 2 TL, en çok üyesi bulunan işçi sendikası TÜRK-İŞ’in Kasım 2024 açıklamasına göre açlık sınırı 20 bin 561 TL, yoksulluk sınırı ise 66 bin 976 TL’dir. Bu verilere göre asgari ücret, açlık sınırının altına düşmüştür. TÜİK’in açıkladığı yüzde 47’lik enflasyon dikkate aldığımızda da, Ocak ayında 17 bin TL olan asgari ücretin alım gücü yıl sonunda 9 bin TL’ye düşmektedir. Daha da vahim olan TÜİK’e göre mevsimsellikten arındırılırmış TÜFE Kasım ayında yüzde 2,93 artmıştır. Bu veri Temmuz ayından itibaren en yüksek aylık veridir. TÜFE içinde taze meyve ve sebze grubu yüzde 15,51 ile en yüksek artışı gösterdi” denildi.
Açlık sınırının yukarıda olduğu, yoksulluğun daha da derinleştiğine dikkat çekilerek, “Sofraların artık kurulamaz hale geldiğini söylemek mecburiyetindeyiz. Asgari ücretle çalışan 7 milyon kişi ve aileleri bu durumdan fazlasıyla etkilenmektedir. Asgari ücretli vatandaşlarımızın bu şartlarda geçinebilmesi artık imkânsızdır. Kaldı ki, BDDK’nın açıkladığı son verilere göre bireysel kredi kartlarında takipteki alacak oranı bir yılda iki katına çıkmıştır. Bu veriler, vatandaşlarımızın ailelerini geçindirebilmek için borçlanma imkânının da kalmadığını göstermektedir. Bu tablo; intihar, aile içi şiddet, kötü alışkanlıklar ve boşanmalar gibi toplumsal sorunların hızla artabileceğinin açık sinyalidir. Artık tüm aktörlerin elini taşın altına koyması ve asgari ücretin açlık sınırının altına asla düşürülmemesi gerekmektedir. Kaldı ki 2024 yılında asgari ücret belirlemesinde kriterimiz olarak ‘açlık sınırının’ konuşulmasının utancı da devlet yönetme mesuliyetini taşıyanların üzerindedir. Asgari ücret, sadece zammının yapıldığı Ocak ve takip eden ilk aylarda açlık sınırının üzerine çıkmakta; ancak yüksek enflasyondan dolayı yıl ortasında tekrar açlık sınırının altına düşmektedir. Bu nedenle, asgari ücretin açlık sınırının altına düşmesini engellemek için Temmuz ayında enflasyon farkının verilmesi gerekmektedir” değerlendirilmesinde bulunuldu.
Alım gücünün korunması gerektiğine vurgu yapılarak, “Nominal artıştan ziyade reel artışın önemsenmesi gerekmektedir. Ayrıca, asgari ücret tutarının işverene maliyeti de dikkatle hesaplanmalı; her iki tarafı ve ekonomik dengeleri gözetecek bir orta nokta belirlenmeye çalışılmalıdır. Bütçenin doğru yönetilememesi, gelir dağılımındaki adaletsizlik, her yıl devam eden servet transferinin vergilendirilmemesi gibi nedenlerden dolayı, enflasyonu düşürmek için uygulanan yüksek faiz, baskılı döviz kuru ve düşük ücret politikası enflasyonda beklenen olumlu etkiyi göstermemiştir. Son 12 aylık enflasyon verilerine bakıldığında, aylık enflasyonun yüzde 3 bandında tutunduğu görülmektedir. 2025 yılında, yıllık enflasyonun yüzde 36 seviyelerinde direnç göstereceği anlaşılmaktadır. 2025 yılında ortalama aylık enflasyonun yüzde 3 seviyelerinde olacağı ve açlık sınırının 2025 yılı Temmuz ayında 26 bin 659 TL’ye ulaşacağı öngörülmektedir. Bu gerekçelerle Anahtar Parti olarak; 2025 yılı ilk altı ayında asgari ücretin en az 27 bin 500 TL olması, 2025 yılı Temmuz ayında ortalama aylık enflasyonun yüzde 3’lerin altına indirilememesi durumunda, ara zam ile asgari ücretin en az 32 bin TL’ye yükseltilmesi ve açlık sınırının altında kalmasına müsaade edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz” ifadelerine yer verildi.