Salgın hastalığı geride bırakmayı umut ederek, bu hassas dönemde biraz da ahlaki bir konuyu dikkatinize sunmak istiyorum; Müslümanlarca temsil edilmesine hasret kaldığımız çok önemli hususu hatırlatarak, birazda irdeleyerek üzerinde durmak elzem bir durum. Son zamanlarda maalesef toplumsal bir yöneliş haline gelen bazı siyasi erklerinde desteğiyle çağımızın bir hastalığı olan güzel ahlâk’ın sorgulanışı, gücün etkisi toplumun tepkisiyle birleşince sorun vücut buldu. Bu minvalde ahlak, insanoğlunun doğruya yönelmesi sonucunda hedefe ulaşma arzu ve isteği, iyi davranışlarda bulunup kötülüklerden uzak durmasıdır.
Yanlı-yanlış anlamalara yol açmamak için güzel ahlakın sadece İslamiyetin değil, tüm dinlerin daha doğrusu tüm insanlığın bir hedefi ve erdemi olduğunu belirtmekte yarar var.
Yaratılışa inanmak, Allah’a karşı kendini sorumlu hissederek hareket etmek, İslam ahlakının temel prensiplerindendir. Bütün bu anlattıklarımızdan dolayıdır ki; toplum içinde kabul görülmeyen, doğru olmayan, güzel ve hoş karşılanmayan bütün kötü davranışlar ve alışkanlıklarda ahlaki duruş yoksa güç kontrolden çıkarak toplumda ahlaki hezeyana yol açar. Bir şans sonucu veyahut da birilerinin siyasi gücü ve himmeti sayesinde bir yerlere gelenler, belli bir zaman sonra geldikleri yeri, yaşadıkları coğrafyayı ve bir başka deyişle gerçeklerini unutarak siyasi güç zehirlenmesine ve menfaat girdabına kapılarak, ahlakın pusula olduğunu unutup, çevresine zarar verir hale geliyorlar. Bırakın yardım etmeyi, elinden tutmayı ( kendi çevreleri hariç) kendi çabalarıyla bir yere gelmiş veya gelmek için mücadele eden, ahlakı kendilerine pusula yapanlara da set oluyorlar. Gücü yetmeyince de menfaat için dillerinden düşürmedikleri Allah’ın kelamını unutup çamur atarak durdurmayı seçiyorlar.
Unutulmamalıdır ki, bunlar beyhude çabalar… “ hakikat kötülere misafir olmaz”