Tesbihe olan yolculuğun ve güzide parçaların ortaya çıkışının “Tesbihleri sana emanet ediyorum oğlum” cümlesinden sonra nasıl başladığını anlatan Gürsoy, “Dedem Milli Eğitim Bakanlığı’nda müfettişti. Teftişe gittiği yerlerden tesbih toplardı. Çok ilgisi vardı tesbihe. Mezun olmadan önce de uğraşıyordum tesbihle ama ‘Tesbihleri sana emanet ediyorum oğlum’ dedikten sonra asıl ilgim başladı. Profesyonel olarak 2007’de başladım. Küçüklükten beri dedemin yanındaydım. Geleneksel usta-çırak ilişkisi ile yetiştim ama işin aslına bakarsak verdiği tesbihleri kullanarak, çekerek ve hissederek buralara geldim” dedi.
Tesbihlere yurt dışının da çok rağbet gösterdiğini dile getiren Zeki Gönenç Gürsoy, “Şu anda yarı yarıya yurt dışı ve yurt içi talepler var. Kuveyt, Katar ve Bahreyn ağırlıklı yurt dışına gönderim yapıyoruz. Kalanı da yurt içinde kullananlar ve koleksiyonerlerimiz talep ediyor. Yurt dışından talepler özellikle yerlileri ve durumları çok iyi. Katar ve Kuveyt’te sanata çok ilgi var. Genelde sosyal medya üzerinden iletişime geçiyoruz ve sosyal medyanın önemi büyük. Çoğu zaman İngilizce konuşarak anlaşıyoruz. Eşim de İranlı zaten Arapça ve Farsça konuştuğumuz zamanlar da oluyor. Eşim de tezhip sanatı ile uğraşıyor. Beraber sanatla uğraşarak yaşamımızı devam ettiriyoruz. Zaten 15 senedir bu işle uğraştığım için hazır oturmuş müşterilerimiz de var. Bahreyn ve Kuveyt’te sınırlı bir nüfus olduğu için hepsi de birbirini tanıyor. Reklamımız aslında bu şekilde de yapılıyor” diyerek sosyal medyanın ve sanatın önemini dile getirdi.