‘Anlaşma Ortadoğu’yu değiştirmeyebilir’
İran ile Batı dünyasının yaptığı nükleer anlaşmanın Ortadoğu bölgesinde ne gibi etkileri olacağını sorduğumuz uzmanlar eli güçlenen Tahran’ın bölge politikasında tutum değiştirmeyebileceğini hatta tam tersi olabileceğini söyledi.İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) üyesi 5 ülke ve Almanya (5+1 ülkeleri) arasında sürdürülen nükleer müzakerelerde anlaşmaya varılması uzmanlara göre, Tahran’ın Ortadoğu politikasını değiştirebileceğini anlamına gelmiyor, hatta tam tersi de olabilir.
Dışişleri Bakanlığı Eski müsteşarlarından Emekli Büyükelçi Özdem Sanberk, Silahlansızlanma alanında çalışan MEF Üniversitesi Bölüm Başkanı Mustafa Kibaroğlu ve İran uzmanı Arif Keskin’e göre, nükleer anlaşma, kısa vadede Ortadoğu’daki dengeleri değiştirmeyebilir. Hatta anlaşmayla elini güçlendiren İran, Ortadoğu bölgesine yönelik politikasında ısrarcı olmaya devam edebilir.
Tahran’ın nükleer gücünü sıkı denetime bağlayan anlaşma, İran’a uygulanan çeşitli yaptırımlar ve ambargoların kaldırılmasını getiriyor ancak Birleşmiş Milletlerin İran’a uyguladığı silah ambargosu beş yıl, füze ambargosu ise 8 yıl daha etkin kalacak.
“Anlaşma sonrası İran Ortadoğu’da tutum değiştirmez”
Emekli Büyükelçi Sanberk, üzerinde mutabakata varılan anlaşmanın henüz imzalanmadığını hatırlatarak, uygulanmasında da sorunlar çıkma olasılığı olduğunu söyledi. Sanberk’e göre, İran’a meşruluk kazandıran bu anlaşma yürütülebilirse, Almanya, Fransa gibi Batı ülkeleri İran’ı daha da güçlendirecek ve ekonomik olarak büyük projelerin peşine düşecek. Türkiye de ekonomi anlamında fayda sağlayabilir ama İran’ın izin verdiği ölçülerde. Yeni enerji boru hatları içinse zaman var, Bölgesel anlamdaysa İran’ın tutumunu değiştirmesi beklenmemeli:
“İran için oyunun adı zero sum game, yani sıfır toplamlı oyun. Örneğin Suriye konusunda çözüm arıyormuş gibi gözükebilir, bazı ara çözümler önerebilir ama Suriye rejimini desteklemekten vazgeçeceğini sanmıyorum.”
“Nükleer anlaşma, İran’ın Ortadoğu tutumuyla ilintili değil”
MEF Üniversitesi’nden Prof. Kibaroğlu da, nükleer anlaşma ile İran’ın Ortadoğu politikaları arasında müzakere aşaması da dâhil olmak üzere bir illiyet bağı kurulmadığını anımsattı:
“Nükleer anlaşma varılmış olmasıyla İran’ın dış politikası, izlediği Şii eksenli politika, sahayı kontrol etme yeteneği, Lübnan’dan Yemen’e kadar takındığı tutum bağlantılı süreçler yaşanacağı anlamına gelmiyor. İran’a uygulanan ambargolar da nükleer tutumuyla ilgiliydi ve çok spesifikti. Yoksa, örneğin Yemen’de şunu yaparsan, gibi şartları yoktu, nükleerde şunu yaparsan şartı vardı.”
Kibaroğlu’na göre, anlaşmayla, İran’ın nükleer gücü tam bir denetime açıldığından, İsrail’in nükleer silaha sahip olması gibi bir etken dışarıda bırakılırsa, Ortadoğu’da nükleer silahlanma yarışı yaşanmayabilir ama böyle bir yarışın başlamaması için önemli bir koşul var, o da İran nükleer anlaşmasının tam olarak uygulanması.
“İran ile varılan anlaşma Tahran’ın Batı ile sorunlarının bittiği anlamına de gelmez. İran nükleer anlaşma yaptı diye dış politikasında tutum değiştirebilir diye düşünmemek lazım, bu ancak İran yönetiminin bu konuda bir revizyona gitme kararı almasıyla olur.”
“İran bölge istikrarsızlığını güce çeviriyor”
İran uzmanı Keskin böyle bir revizyon beklemenin iyimser bir tutum olduğunu düşünüyor. Hatta tam tersi bir duruma işaret ediyor:
“İran bölgenin istikrarsızlığını kendi gücü lehine kullanıyordu. Bu daha da artabilir. Çünkü nükleer anlaşmadan başarıyla çıkmasını, kazanmasını bu tutumuna bağlıyor. Örneğin Suriye’de geri adım atmayacaktır. ‘Bunları bırakırsak elimiz zayıflar’ diye düşünecektir. Belki, Suriye rejimini koruma merkezli ara çözümler gündeme getirebilir ama daha ötesini beklememek gerek.”
Keskin’e göre, altı güçlü Dünya Devletine karşı yürüttüğü müzakerelerden elini güçlendirerek çıktığını düşünen İran, bu müzakerelerden aldığı gücü başka alanlarda da kullanmak isteyebilir ama böyle müzakerelere girse bile, bu olası müzakereleri Ortadoğu’nun kendi çıkarları çerçevesinde şekillenmesi için kullanmaya çabalayacak.
“Birkaç ay öncesine kadar vurulması bile gündemde olan İran artık Batı için müzakere edilebilir bir ortak. 1979 İran Devrimi’den beri sistem dışı görülen bir unsurun sistem içi kabul edilmesi bu. İran’ın verdiği mesaj da ‘konuşulabilir bir gücüm ve isteklerim kabul edilirse makul olurum. Ayrıca İran rasyonel davranırsa ileride Batı için askeri anlamda bile işbirliği yapılabilecek bir ülke konumuna geldi. En azından bunun yolu açıldı. Zaten İran, özellikle IŞİD ile mücadelede Batı karşısında kendisini böyle konumlandırıyordu.”
Keskin, İran’ın dış politikada enerjisinin önemli bir kısmını nükleer meseleye ayırdığını hatırlatarak yaptırımlar da kaldırıldıktan sonra ekonomik anlamda rahatlayacağı için bu enerjisini başka dış politika alanlarına kaydırabileceğini de söyledi.
Kaynak: Al Jazeera