Şimdi bu cümleyi neden, niçin ve kimin yazdığımı izah edeyim
Altıeylül Belediye Başkanlığına Bağımsız olarak adaylığını açıklayan Hasan Avcı’nın adına geldi bu davet.
Son üç yıldır Altıeylül Belediyesi’nin servis ettiği haberler dışında gelen bir tek mail olmamıştı.
Ama bir yandan da mesleki olarak daveti şık ve doğru bularak, kamuoyunun merak ettiklerini aktarma sorumluluğu ile katılmaya da karar verdik.
Ertesi gün toplantı saatinde de orda olduk.
Hasan Avcı’nın açılamasını edeple dinledik. Hasan Avcı, sözlerini tamamlayınca “sorular varsa alabilirim” deyince de birkaç meslektaşımızın sorularından sonra basın mensubu olarak bizde aynı edeple sorumuzu sorduk.
Daha soruyu sorarken Avcı’nın yanında ki kalabalıktan bağırıp çağıranlar ve sataşanlar oldu.
Halbuki sorumuz, Avcı’nın basın toplantısı öncesi değinmediği AK Parti’den istifasına yönelik “AK Parti’den istifa ettiniz mi? Sorusuydu.
Sataşmaları, duygusal davrananlar olabilir hoş görüsü ile dikkate almadık.
Maalesef hata etmişiz, o an bunu ciddiye alsak Bana ve Semra Aman Akyürek’e karşı planlanan linç girişimine maruz kalmayacakmışız.
Planlanan diyorum, çünkü benden sonra Semra hanım soru sorunca, önce yanıt veren Avcı, ardından özel röportaj yaparız diyen kalabalığı adeta üstümüze saldı.
Bir anda her bir yandan çekiştiren, ittiren ve sürükleyenlerin arasında kaldık.
Semra Aman Akyürek’in sorusu da çok basit!
Hasan Avcı’nın “diğer sorularınıza sizinle özel röportajda yanıt veririz” cümlesine “ne zaman yapabiliriz” yanıtı ve bu yanıtı iki kez dile getirmesi.
Kayıtlarda bu net olarak görülüyor.
İşte ne olduysa bu “ne zaman” cümlesi sonrası oldu. Bir anda iki ayrı noktada ikimizde linçle karşı karşıya kaldık.
Polis yetişene kadar iki kolumuzdan sürüklendik, tartaklandık ve kalabalık tarafından tehdit edildik.
Yaşadığımız şokun etkisi sarsıcıydı. Hele ki bu güruhu adeta yönlendiren ve bizim de iyi bildiğimiz bazı isimlerin tavrı ister istemez “karakteriniz bu kadarmış” dedirtti.
Yasal hakkımızı elbette kullandık ve suç duyurusunda bulunduk. Hukuken de bu işin peşini bırakmayacağız.
Basın, iş kollarında “yüksek riskli” bir meslek olarak tanımlanır. Basın mensubu olarak böyle bir riskin her zaman mevcut olduğunun da farkındayız elbette. Ama açıkçası, bir basın toplantısı ve bizzat düzenleyenin soru cevap kısmına yer vermesine rağmen, saldırı altında kalmak bizi şaşırttı.
Görüntüleri montajlayıp kısarak olayın vahametini perdeleme gayretlerini de buruk bir tebessümle izledik. Ama bu çabanın nafileliği, görüntülerin tümünü yayınlayan cesur meslektaşlarımızın yayını ile ortaya çıktı elbette.
Öncelikle bu bağlamda meslektaşlarımıza teşekkür etmek istiyorum. Zira arasında kaldığımız arbede ve linç girişiminde zaten bir kayıt alma şansımız yoktu. Bu nedenle orada işini layıkıyla yapan meslektaşlarıma tekrar teşekkür ediyorum.
Biz yaşadığımız bu menfur saldırı sonrasında gerek adli, gerekse hukuki çerçevede ülkemizin kurumlarına yürekten inanıyoruz. Hem vatandaş olarak, hem de basın mensubu olarak, Hakkımızı anayasal haklarımız çerçevesinde, sonuna kadar güvendiğimiz Ülkemizin adli ve hukuki kurumlarında arıyoruz ve bu konuda resmi suç duyurunda da bulunduk.
Adaletin yerini bulacağına ve bu saldırganların hukuki olarak hesabını vereceğine dair inancımızda tamdır.
Kalın Sağlıcakla…