Yeni yaş gününü kutlama hazırlığında olan Selin Sintaç ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Sintaç, davetlilerden hediye kabul etmeyerek sosyal sorumluluk projesine destek vermelerini rica etti.
-Okurlarımız için sizi biraz yakından tanıyalım. Kimdir Selin Sintaç?
Eskiden olsa bu soruya çok daha farklı cevap verirdim. Okuduğum okullardan, bugüne kadar yaptıklarımdan bahsederdim. Son üç yıldır Türkiye’deyim. Bu üç yılda çok farklı şeyler yaşadım, keşfettim. Özellikle kendime dair. Genelde insanların da daha yüzeysel bir şekilde sadece geçmişlerini ve yaptıklarını anlatmanın doğru olmadığını fark ettim. Selin Sintaç kimdir? İnsan. Kadın değil, çocuk değil, belirli bir sınıfa ait değil. Böyle baktığında insan olmanın değerini keşfettim diyebilirim.
-Genç yaşta iş yaşamında oldukça başarılısınız. Başarılı olmanızı hangi özelliğinize bağlıyorsunuz?
Ben küçük yaştan beri çalışıyorum. Hatırlıyorum, 11 yaşındaydım. KDV hesaplamayı öğrendim. Bu anlamda ustam babam Volkan Sintaç. Sağ olsun bu anlamda tüm bilgi birikimlerini, tecrübelerini aktardı bana ve aktarmaya devam ediyor. Her gün farklı bir olayla karşılaşıyoruz. Bazen ne yapacağımı bilmediğim zamanlarda oluyor. Bu anlamda başarılı olmanın yegâne önemi senden önceki nesillerden, bu işleri bilen insanlardan örnek almak, feyz almak. Onların bilgi birikimlerinden yararlanmak ve şimdiki zamana bunu uygulayabilmek. Evet çok çalışmak önemli fakat zaman dengen yoksa, zamanı yönetmeyi bilmiyorsan istediğin sonucu alamazsın.
Zaman yönetimi ve verimli çalışmak benim için önemli. Ailemden yana çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Annem, babam, kardeşim bana daima her konuda destekler. Çok şükür çok güzel imkânlarım oldu. İyi okullar gibi üzerine birde tecrübe, kulaklarını, gözlerini açık tutmak etrafa karşı daha farkındalıkla bakmak ister istemez başarıyı da getiriyor. Birde benim algımda başarı odağı para olmamalı. Para kazanmak için yola çıkan insanlar bir yerde bir süre sonra kesiliyor.
-Hayatınızda başarısız olduğunuz bir durum oldu mu? Bir başarısızlık halini tersine çevirmek için siz neler yapardınız?
Başarısızlık tabii ki oldu. En büyük şansım ve şanssızlığım ikiside aynı insan. Babam. Ve yıllarca bana bunu kendisi de söyledi. Çok şanslıyım yanımda. Çok şanssızım onun kadar güçlü bir insanın altında, gölgesindeyim. Dediğim gibi başarısızlıklarım oldu. Özel hayatımda da iş hayatında da. Ama yanımda bana destek olanlar daima benim kulağıma şunu daima şunu fısıldadılar. “Önemli değil, bir sonrakine. Bunu çantana koy önüne bak. Bu başarısızlıksa sana daha güzel başarılar getirecektir. Yolun daha çok açılacaktır.” Dediler.
Doğru yerde doğru karar almakta başarısızlığı biraz daha aşağıya çekiyor. O anlamda iş hayatında çok fazla inatçıda olmamak lazım. Yeri geldiğinde geri adım da atabilmeyi bilmek lazım.
Benim için başarısızlıklar, kapanan kapıların yerine yeni kapıların açılması için bir fırsat. Ben bunu başaramadım dediğim anlarda da çok şükür elimden daima ailem tuttu.
-Sizi en iyi anlatan cümle hangisi olurdu?
İnsanları cümlelere sığdırmak çok zor. Aslında bunu diğer insanlara da sormak lazım. Şuan ben ne söylesem olmak istediğim insanı anlatırım. Dışarıdan kim olarak görülüyorum, insanlar beni nasıl görüyor onuda bilmiyorum. Sen beni başka tanıyorsun başka biri başka tanıyor. Ben hangisiyim? Bir kitapta bir cümle okumuştum. “Aslında “hepsiyim” ama “hiçbiriyim.” Olması gerektiği yerde olması gereken insanım.
O zaman sizi en iyi anlatan cümle bu diyebilir miyiz?
Sanırım evet bu cümle. “Hepsiyim” ama “hiçbiriyim.”
-Bir çok sosyal sorumluluk projesine destek verdiğinizi biliyoruz. Sosyal sorumluluk sizin için ne anlam ifade ediyor?
Biraz öncede konuştuğumuz gibi. Bir toplumda yaşıyoruz. Sen varsan toplumda var. Sende var olanı paylaşman gerekiyor. Hiç bir şey dengeli değil. Hiç bir şey adilde değil. Ama en azından etrafını görebiliyor olman lazım. Aslında şuan yaptığımda tam olarak bu. Ben görüyorum, farkındayım. Sen de gör. Birlikte bir şeyler yapalım. Bizim inancımızda “bir elin verdiğini diğer el görmesin” derler. Bu güne kadar görmediniz. Bu sorumluluk projesiyle, görülsün, duyulsun, bilinsin istiyorum hep birlikte bir şeyler yapmak adına. Elimizden ne gelirse paylaşmak için. Paylaştıkça güzelleşeceğine, çoğalacağına inanıyorum. Benim Allah’a çok şükür her şeyim var. İhtiyacı olanında olsun istiyorum.
-40. Yaş gününüzü kutlama hazırladığınız bu günlerde güzel bir sürpriz yaptınız ve gelen davetlilerden hediye kabul etmeyerek sosyal sorumluluk projesine destek vermelerini rica ettiniz. Mevcut sosyal projenizden bahseder misiniz? Neyi hedefliyorsunuz?
“Bir çocukta sen giydir.” Derneğiyle daha öncede bir çok projede birlikte olduk. Bizim ailede çocuklara karşı çok büyük bir hassasiyet var. Derneğin asıl amacı da zaten ihtiyacı olan çocuklar. Ayrıca hikâyeside çok güzel. Beni çok etkiledi.
Şu anki dernek başkanı ilk okul zamanında , üç kardeş tek ayakkabıyı, tek ceketi paylaşan bir ailede büyümüş. O dönem bir tane sınıf arkadaşının halası ilk maaşıyla bir çocuk giydirmek istediğini söylüyor. Hatta yanılmıyorsam 2-3 çocuk. Seçtiği çocuklardan bir tanesi şuan derneğin başkanı. Ve o çocuk yıllar sonra bu desteği unutmamış. Bunun vefasıyla, paylaşmanın, mutlu etmenin güzelliğiyle böyle bir atılım yapıyor ve bu derneği kuruyor. Ve şu ana kadar 200 binden fazla çocuklara destek oluyor. Bayram kıyafetlerinden tutunda okul ihtiyaçlarına kadar karşılıyor.
Bir de Türkiye ‘de kapalı cezaevlerinde anneleriyle beraber kalmak zorunda olan çocukların temel ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Simdi sen ben bilmeyiz. İçeride kapalı dört duvar arasında neler olduğunu. 0- 6 yaş çocuklar anneleriyle beraber mahkum hayatı yaşamak zorundalar. Ya belki oraya doğuyorlar ya da sonradan geliyorlar. Özgürlükleri ellerinden alınıyor. Yemek ekstra o çocuklara çıkmıyor. Annelerinin yemeklerini paylaşmak zorundalar. Kendilerine ait bir yatakları yok. Annelerinin yataklarını paylaşıyorlar. Mama ve bez yardımı yok. Kendi imkânları varsa içerideki kantinden alabiliyorsa alabiliyorlar. Ya yoksa?
İşte olmayanlara biz bir şekilde ulaşmaya çalışıyoruz. Bundan kısa bir süre önce Aliağa kapalı cezaevine dernek kıyafet ve ayakkabı yardımında bulundu. Bayram öncesi içeriye çocuklar için park alanı yapıldı. Bu toplanan bütün yardımların nereye gittiğini gözünle görmek bambaşka bir duygu. Hem çok can yakıyor hem de çok mutlu ediyor. Bu doğum günü davetimde hediye ya da çiçek almak yerine bağış istedim. Bu bağışlarında gideceği çok güzel yerler var. İstanbul kapalı cezaevinde kalan kardeşlerimizi için düşünüyorduk. Ancak önümüz kış. Kış çok sert ve ağır geçecek. O yüzden toplanan bütün yardımları, Van, Bitlis, Muş şehirlerimize ulaştırmayı düşündük. Toplanan bütün yardım oralara gidecek.
-Kendinize yakın hissettiğiniz bir roman ya da film karakteri var mı?
Bu soruya bir kaç tane cevabım var. Kitap okumayı çok seviyorum. Hatta kendi evlerimizden bir tanesine çok özel ve büyük bir kütüphane yaptırdık. Kitaplar benim için çok değerli. Fakat roman okumayı seven biri değilim. Genelde kişisel gelişim, psikoloji, felsefe, tarih kitapları okumayı seviyorum. Bunun sebebi belki daha önceden okuduğum üniversitelerde okuduğum kitaplar. Çok fazla tarih, Türk dış politikası bunlarla ilgili kitaplar okudum.
Bir de kendi özelimde insanların hayatlarının içinde yaşayan bir insan değilim. Bu sebepten mesela dedikoduyu sevmem. Başka insanların hayatlarında neler olduğu, magazinsel olaylarla ilgilenmem. Romanlarda başka insanların hayatlarına giriyormuşum gibi hissediyorum. O hayal gücünü farklı şekillerde geliştirmeyi seviyorum. Kitap seçimimde o yüzden romana es değer değildir. Karaktere gelince çok fazla karakterle özdeşleşebilecek bir karakterde değilim. Şahsına münhasırım. Farklı olmayı seviyorum. Bu yönüm bana çok kaybettirdi. Çünkü toplumda farklı olmak cesaret ister ve çok zordur. Genelde insanlar farklı olanıda sevmezler. O zaman bizden değilsin derler. Karakterle özdeşmek benim için kopyalamakla alakalı.
-Bir zaman makineniz olsaydı geçmişe mi yoksa geleceğe mi gitmek isterdiniz?
İkisinede gitmezdim. Geçmişte yasayan bir insan değilim. Gelecekte yaşayan bir insanda değilim. Anda kalmanın değerini bilen, anda yaşayan biriyim. Böyle bir makina olsaydı. Tarihi bilgilere ulaşmak isterdim. “Çok gezen mi çok okuyan mı bilir?” derler. Evet okuyarak çok şey öğrenebiliriz. Bununla birlikte görerek, yaşayarak tarihi olaylara bir bakıp çıkmak isterdim. Yaşananların çoğunu kitaplarda yazıldığı gibi okuyoruz. Belki öyle olmadı daha farklı oldu. Eğer böyle bir makina olsaydı gerçekliği karşılaştırmak için gitmek isterdim.
-Kendinizde hiç sevmediğiniz ve ne kadar değiştirmek isteseniz de bir türlü değiştiremediğiniz bir özelliğiniz var mı?
Ben insanların “ben böyleyim” değişmem kalıplarına kesinlikle inanmıyorum. Çünkü ben değiştim. Bu farkındalıkla alakalı bir durum. Kimse kendine dönüp “ben neden böyleyim” diye sormuyor. “Ben böyleyim” diyerek kabul ediyor. Benim hayatımı değiştiren, sevmediğim bir özelliğim var mı? Değiştirebildim mi? Değiştiremedim mi? Dediğim noktada şöyle bir şey çıkıyor. “Ben neden böyleyim?” Ben bu soruları kendime soruyorum. Kendime sorular sormaya başladığımda farkındalığım artıyor. Ve sevmediğim özelliklerim değişti. Bitti mi? İllaki bitmemiştir.
-Geçmişe dönük olarak yaşadığınız pişmanlığınız var mı? ”Şimdiki aklım olsa bunu asla yapmazdım” dediğiniz neler var?
Pişmanlıklar ayağımıza prangadır. Bugün beni ben yapan geçmişte yaşadıklarım. Hiç birini silmek istemem. Geçmişten bu yaşıma kadar çok şey yaşadım. “Şimdiki aklım olsa bunu asla yapmazdım” yok benim için. İyi ki de her şeyi yaşamışım var.
-Hayatta başarılı ya da mutlu olmak için belli bir vizyona sahip olmak gerekiyor. Özellikle gençlere bu vizyona sahip olabilmeleri için neler önerirsiniz?
Ben buna katılmıyorum. Mutluluk ya da başarının sebebi vizyon değildir. Vizyon sana bambaşka bir şey katar. Mutluluğun sırrı dışarıya bağlı olmamak, mutluluğu başkasına yüklememek. Ancak sen kendini mutlu edebilirsin. Sen kendini mutsuz edebilirsin. İç dünyanda mutlu değilsen dışarıda da mutluluk yaratamazsın. Önce her şey sen de başlar. Sen değişirsen dünya değişir. (BERNA KAYA)