KÜÇÜK ŞEYLER/BELEDİYE BAŞKANI HÜSREV KUTLUNUN MÜPHEM/MUĞLAK BAKIŞLARI.
REİS BEY..
“Dediklerim; önce Bana, sonra Sana”
Sürç-i lisan’a “zail yolu göründü” tamam,
YALAKA’YA sunmazsan “altın badeyi” amma.
Aklını basiret’e teslim edemezsen tam,
REİS’SİN;”kabul görür- her bir amelin” sanma..
Her Zat’a nasip olmaz, bil ki; çıktığın makam
Ateşten bir gömlektir, kabul etmez hiç yama.
Nefsi aklın emrine verebilsen tastamam,
O zaman meydan okur,teslim olmazsın gam’a..
PEYGAMBERLİK MAKAMI olmuş bu makam’a nam,
Her zerre ve damlası sütre olsun ilzam’a.
Basiretin fevkinde dil’in kesmesin ahkam,
Önce KENDİNİ,sonra HALK’I uydur nizam’a..
ŞEHR-UL EMİNLİK’TEN nam, hizmetinden bin taam,
Al-sar ruhuna amma, dikkat et intizam’a.
Attığın her adıma ayna tutunca avam,
Tam adaletle hükmet,zarar verme ahkam’a..
Bir kıl kadar arayla durur şeref ve ilzam
Makamının üstünde; bunu bil ve ALDANMA.
EMANET EL’DE değil,.EHLİ’NDE bulur nizam,
Ara da EHLİ’Nİ bul. Daha fazla BUDANMA..
Gece-gün’e gebedir, günü kucaklar akşam,
Geç gelir, çabuk geçer– PARLAK GÜNEŞ’E kanma.
Kör baltaya baş eğer en sağlam meşe ve çam,
Lakin MEYVELİ AĞAÇ yetişir her akşama..
TARAFGİRLİK PERDESİ olmasın gözüne ram,
Söndür nefs ateşini-kin ve garezi anma.
Kucakla her bir ferdi şefkatle buram-buram,
HİZMETE AMADE OL,BAŞKA YOLA DADANMA!!.
Fıtratın temiz ise, hiç korkma-sinmez haram,
Yine de tedbirli ol, RİYAKAR’A bulanma.
Etrafında pervane olup-GİYSE DE İHRAM,
Sakın ha! Elindeki ALTIN TAS’DAN sulanma.
ÇALIŞ! İşin görünsün, kalmasın yarım ve ham,
SEVGİ HALESİNDE kal– İKİ CİHANDA yanma.
Kaderinde ne varsa, o’nda olur izdiham,
Bu değil mi, HER ÖMRÜN ÜSTÜNDEKİ MUAMMA.??..
DOST NUSHU’YLA edilir DOST ‘A “zehr-u zehr” ikram,
Gayesi; Can katmaktır DOST BİLDİĞİ ADAM’A..
NE MAKAMI ZELİL ET, NE O’NDAN DEVŞİR İDAM,
HAKK ADINA kulak ver bu figan-ı nidama!!
Asarı’nda görünür rütbesiyle HER ADAM,
Laf-u güzaf devşiren zom kafaya abanma.
Her sözüm doğru olup-Sana verse de ilham,
Mizanında tartmadan, bana dahi inanma..
Elimde değil, hoş gör; dilden döküldü meram,
DOST SÖZÜ ACI DERLER; Dinleyip de usanma.
Akameti görünce yine nüksetti yaram,
Yarama ” BİR PANSUMAN” zerk edip de uzanma…
(İHB-24.Eylül.2004-ADIYAMAN)
MUĞLAK/MÜPHEM BAKIŞLAR..
Birkaç gün önce fark ettim, üzülsem de söylemeliyim ki; Adıyaman Belediye Başkanı Hüsrev KUTLU kardeşimin gözlerinde “eksantrik” bir problem var! Çünkü, burnunun dibine kadar sükun edenleri bile artık fark etmekten lakayt ve bigane kaldığını görüp/anladım..
Siyaset kulvarı böylesine girift/karmaşık bir kördüğüm işte; İnsanın gözlerini,idrakini,ruhunu bazen acımasızca perdeliyor, olan/bitene de lakayt ve bigane bırakabiliyormuş-demek ki..
Evet..
Eğer öyle olmasaydı, rahmetli “BEDİUZZAMAN” Said-i NURSİ Hazretleri; “EUZUBİLLAHİMİNEŞŞEYTANİ VE SİYASETİ!” (Şeytandan kaçarcasına siyasetten kaçınıp/Allah’a sığınırım!)der miydi hiç..
Rahmetli; “Siyaset Sana, karşı olan öz kardeşini düşman, yandaş olan gerçek düşmanını da dost gösterir!” şeklindeki çok ibretli sözünü de demezdi..
Demek ki, Siyaset ve onun geçici makamı; Bazılarına, rahmetli Bediuzzaman’ı ve Onunla beraber bu ibretle sözlerini de unutturabiliyormuş..
Yazık; Beyhude geçen ömre…
Bir ibret de şudur ki..
Bir gün camide hutbe verirken, hutbeyi yarıda kesip uzaklarda savaşan bir komutanına emir veren Hz. Ömer’e (R.Anh)sormuşlar; Ya Ömer, Sen çok uzak yerlerde bile olan/biten her şeyi bilip fark ediyorsun da, burnunun dibine kadar yaklaşan “KATİLİNİ” neden fark edemedin?
Allah dostu Hz. Ömer cevap vermiş; Bizde öyle bir hal vardır ki ,bazen Bize en uzaklardaki her bir şeyi fark ettirir de, bazen Gözümüzün/burnumuzun dibine kadar yaklaşan katilimizi bile gizleyip göstermez Bize..
Diyorum ki!
Acaba Sevgili Hüsrev kardeşimde de böyle bir hal mı sükun etti ki; Burnunun dibine kadar yaklaşanları gizleyip göstermiyor Ona..
Ne güzel..
Allah dostları; Makamca yükseldikçe, nefsin kirlerini de döküp hafifleyerek yüklerinden kurtularak kalben ve ruhen de yükseldikçe, dönüp geriye ve aşağılara da bakmak üzere alçalmasını da bilenlerdir..
SON/SÖZ;
Yükseklere doğru kanat çırpıp yükselenler doruğa çıktıkça, ara sıra dönüp gerilerinde bıraktıkları aşağıdakilere(eski yerlerine)bakmadıkça; Nereye kadar yükselirse yükselsinler ve neye ulaşırlarsa ulaşsınlar, asla ve kata “ADAM” olamazlar..
Çünkü; Adam olmak refleksinin tezahür biçimi sadece(insan eksenli)Sevgi ve erdemliktir, ki bunun öylesine “Siyasi mülahazalarla falan kılıflanacak” bir mazereti de yoktur ve olamaz..
NOT; Sevgili Hüsrev kardeşim, yukarıdaki şiiri Emmimoğlu Sevgili Necip BÜYÜKASLAN’a atfen (Onun isteği üzere)yazmıştım, lakin-Onun tarafından-kabul gördüğünü sanmıyorum..
Tekrar gündeme taşımamın nedeni; Onun için yazmış olsam bile,şimdi de; “Ha Ona, ha Sana” diyorum, çünkü bu şiir makamı tarif ediyor; Şahıslarla ilgisi yok.. İstersen Sen de kabul etme..
Ve çünkü dost acı söyler ve böylesi şiirler de hep garip ve sahipsiz kalırlar; Biliyorum..
“Dediklerim; önce Bana, sonra Sana”
Sürç-i lisan’a “zail yolu göründü” tamam,
YALAKA’YA sunmazsan “altın badeyi” amma.
Aklını basiret’e teslim edemezsen tam,
REİS’SİN;”kabul görür- her bir amelin” sanma..
Her Zat’a nasip olmaz, bil ki; çıktığın makam
Ateşten bir gömlektir, kabul etmez hiç yama.
Nefsi aklın emrine verebilsen tastamam,
O zaman meydan okur,teslim olmazsın gam’a..
PEYGAMBERLİK MAKAMI olmuş bu makam’a nam,
Her zerre ve damlası sütre olsun ilzam’a.
Basiretin fevkinde dil’in kesmesin ahkam,
Önce KENDİNİ,sonra HALK’I uydur nizam’a..
ŞEHR-UL EMİNLİK’TEN nam, hizmetinden bin taam,
Al-sar ruhuna amma, dikkat et intizam’a.
Attığın her adıma ayna tutunca avam,
Tam adaletle hükmet,zarar verme ahkam’a..
Bir kıl kadar arayla durur şeref ve ilzam
Makamının üstünde; bunu bil ve ALDANMA.
EMANET EL’DE değil,.EHLİ’NDE bulur nizam,
Ara da EHLİ’Nİ bul. Daha fazla BUDANMA..
Gece-gün’e gebedir, günü kucaklar akşam,
Geç gelir, çabuk geçer– PARLAK GÜNEŞ’E kanma.
Kör baltaya baş eğer en sağlam meşe ve çam,
Lakin MEYVELİ AĞAÇ yetişir her akşama..
TARAFGİRLİK PERDESİ olmasın gözüne ram,
Söndür nefs ateşini-kin ve garezi anma.
Kucakla her bir ferdi şefkatle buram-buram,
HİZMETE AMADE OL,BAŞKA YOLA DADANMA!!.
Fıtratın temiz ise, hiç korkma-sinmez haram,
Yine de tedbirli ol, RİYAKAR’A bulanma.
Etrafında pervane olup-GİYSE DE İHRAM,
Sakın ha! Elindeki ALTIN TAS’DAN sulanma.
ÇALIŞ! İşin görünsün, kalmasın yarım ve ham,
SEVGİ HALESİNDE kal– İKİ CİHANDA yanma.
Kaderinde ne varsa, o’nda olur izdiham,
Bu değil mi, HER ÖMRÜN ÜSTÜNDEKİ MUAMMA.??..
DOST NUSHU’YLA edilir DOST ‘A “zehr-u zehr” ikram,
Gayesi; Can katmaktır DOST BİLDİĞİ ADAM’A..
NE MAKAMI ZELİL ET, NE O’NDAN DEVŞİR İDAM,
HAKK ADINA kulak ver bu figan-ı nidama!!
Asarı’nda görünür rütbesiyle HER ADAM,
Laf-u güzaf devşiren zom kafaya abanma.
Her sözüm doğru olup-Sana verse de ilham,
Mizanında tartmadan, bana dahi inanma..
Elimde değil, hoş gör; dilden döküldü meram,
DOST SÖZÜ ACI DERLER; Dinleyip de usanma.
Akameti görünce yine nüksetti yaram,
Yarama ” BİR PANSUMAN” zerk edip de uzanma…
(İHB-24.Eylül.2004-ADIYAMAN)
MUĞLAK/MÜPHEM BAKIŞLAR..
Birkaç gün önce fark ettim, üzülsem de söylemeliyim ki; Adıyaman Belediye Başkanı Hüsrev KUTLU kardeşimin gözlerinde “eksantrik” bir problem var! Çünkü, burnunun dibine kadar sükun edenleri bile artık fark etmekten lakayt ve bigane kaldığını görüp/anladım..
Siyaset kulvarı böylesine girift/karmaşık bir kördüğüm işte; İnsanın gözlerini,idrakini,ruhunu bazen acımasızca perdeliyor, olan/bitene de lakayt ve bigane bırakabiliyormuş-demek ki..
Evet..
Eğer öyle olmasaydı, rahmetli “BEDİUZZAMAN” Said-i NURSİ Hazretleri; “EUZUBİLLAHİMİNEŞŞEYTANİ VE SİYASETİ!” (Şeytandan kaçarcasına siyasetten kaçınıp/Allah’a sığınırım!)der miydi hiç..
Rahmetli; “Siyaset Sana, karşı olan öz kardeşini düşman, yandaş olan gerçek düşmanını da dost gösterir!” şeklindeki çok ibretli sözünü de demezdi..
Demek ki, Siyaset ve onun geçici makamı; Bazılarına, rahmetli Bediuzzaman’ı ve Onunla beraber bu ibretle sözlerini de unutturabiliyormuş..
Yazık; Beyhude geçen ömre…
Bir ibret de şudur ki..
Bir gün camide hutbe verirken, hutbeyi yarıda kesip uzaklarda savaşan bir komutanına emir veren Hz. Ömer’e (R.Anh)sormuşlar; Ya Ömer, Sen çok uzak yerlerde bile olan/biten her şeyi bilip fark ediyorsun da, burnunun dibine kadar yaklaşan “KATİLİNİ” neden fark edemedin?
Allah dostu Hz. Ömer cevap vermiş; Bizde öyle bir hal vardır ki ,bazen Bize en uzaklardaki her bir şeyi fark ettirir de, bazen Gözümüzün/burnumuzun dibine kadar yaklaşan katilimizi bile gizleyip göstermez Bize..
Diyorum ki!
Acaba Sevgili Hüsrev kardeşimde de böyle bir hal mı sükun etti ki; Burnunun dibine kadar yaklaşanları gizleyip göstermiyor Ona..
Ne güzel..
Allah dostları; Makamca yükseldikçe, nefsin kirlerini de döküp hafifleyerek yüklerinden kurtularak kalben ve ruhen de yükseldikçe, dönüp geriye ve aşağılara da bakmak üzere alçalmasını da bilenlerdir..
SON/SÖZ;
Yükseklere doğru kanat çırpıp yükselenler doruğa çıktıkça, ara sıra dönüp gerilerinde bıraktıkları aşağıdakilere(eski yerlerine)bakmadıkça; Nereye kadar yükselirse yükselsinler ve neye ulaşırlarsa ulaşsınlar, asla ve kata “ADAM” olamazlar..
Çünkü; Adam olmak refleksinin tezahür biçimi sadece(insan eksenli)Sevgi ve erdemliktir, ki bunun öylesine “Siyasi mülahazalarla falan kılıflanacak” bir mazereti de yoktur ve olamaz..
NOT; Sevgili Hüsrev kardeşim, yukarıdaki şiiri Emmimoğlu Sevgili Necip BÜYÜKASLAN’a atfen (Onun isteği üzere)yazmıştım, lakin-Onun tarafından-kabul gördüğünü sanmıyorum..
Tekrar gündeme taşımamın nedeni; Onun için yazmış olsam bile,şimdi de; “Ha Ona, ha Sana” diyorum, çünkü bu şiir makamı tarif ediyor; Şahıslarla ilgisi yok.. İstersen Sen de kabul etme..
Ve çünkü dost acı söyler ve böylesi şiirler de hep garip ve sahipsiz kalırlar; Biliyorum..
Sevgilerimle..