Bu makaleme, ülkemiz demokrasisinin de dayandığı Montesquieu’nun kuvvetler ayrılığı ilkesini hatırlayarak başlamak istiyorum; yasama, yürütme, yargı. Hatta buna dördüncü kuvvet olarak basını ekleyenler de günümüzde yaygındır. Darbeler ve askeri yönetimlerle demokrasinin bu ana taşları ortadan kaldırılmaktadır. Bu bağlamda 15 temmuz, Türkiye’mizin yeni mihenk taşıdır.
Bu darbe girişimini bertaraf etmek için canını feda eden demokrasi şehitlerini minnetle anarak demokrasinin çıtası daha da yüksek tutulmalıdır, benim naçizane görüşüme göre. Vizyon, toplumsal barışla 20 yıl sonrasının Türkiye’sini düşünmek olmalı.
Türk Hukuk düzeni çerçevesinde demokrasi şehitlerinin, söndürülen ailelerin haklarına uygun olarak kamu adına, bu yıkıma sebep olan darbecilerin cezalandırılması, ivedilikle şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Biz vatandaş olarak da bu hukuki süreci yürekten destekliyoruz.
Gazeteci olarak son günlerde Kâhta’mızda halk arasında konuşulan endişeleri sizlerle, kamu oyuyla paylaşmayı bir vicdani sorumluluk olarak görmekteyim. Darbecilere ve onların zihniyetine karşı yürütülen hukukî çalışmaları, kendi şahsi çıkarları ve eskiden gelen anlaşmazlık ve husumetleri için kötü kullanmaya çalışan kötü niyetlilerin olduğu kaygısı, Kahta halkının önemli bir kısmını endişelendirmektedir. Bu kaygıların başında ise bazı şahısları, olmadıkları halde, Fetö’cü olarak ihbar ettikleri iddiası var. Konular hassas olup resmi makamları da gereksiz yere meşgul edip zamanlarını alabilirler. Darbecilerin ana hedefi olan Sn. Cumhurbaşkanımız ”At izi it izine karıştı” ifadesiyle konuya dikkatimizi çekmiştir. Bazı asılsız ihbarların olduğu göstergesi kaygı vericidir…
Vatandaşın vatandaşlık görevini yerine getirmesi, olması gereken bir durumdur. Ama bazı vatandaşlar mevcut durumu kendi çıkar ve husumetleri için kullanmaya çalışıyorlarsa, bunun önleminin alınması da düşünülmelidir. Asılsız ve mesnetsiz şikayette bulunanlar hakkında da gerekli soruşturmanın yapılması gerekir. Çünkü çok tarihi bir dönemden geçmekteyiz, bunda demokrasinin güçlü çıkması gerekir.
Kahta’mız nüfus olarak büyümüş olmasına rağmen, biz Kahta’lılar birbirimizi iyi tanırız. Kahta’nın yakın tarihi, her ne kadar fazla yazılmamışsa dahi, sözlü olarak halk tarafından söylenerek günümüze ulaşmıştır. 12 Eylül askeri darbesinde benim yaşıtlarım o zaman 11-12 yaşlarındaydılar. Kısmen kendimiz hatırlıyoruz kısmen de büyüklerimiz bizlere anlatmışlardır. Husumet, anlaşmazlık ve çıkar anlaşmazlılarından dolayı binlerce suçsuz insan şikayet edildi; haksız yere uzun süre tutuklandılar, hatta işkenceye maruz kalanlar da oldu. İşinden olanlar da oldu.
Umarız, halkımız da resmi makamlarımız da titiz davranırlar ve bu darbe sonrası döneminde,Türkiye demokrasisi ve hukuk devleti güçlendirilerek refah ve adalet daha iyi tesis edilir.
Bu bağlamda, mağduriyetlerin oluşmaması için, olanların da mağduriyetlerinin ortadan kaldırılması noktasında gerek Cumhurbaşkanımız gerekse başbakanımız bu yönde çalışmaların başlatıldığını duyurmuşlardır. Umarız Kahta’mıza da etkisi olur.
EBEDİYETE İNTİKAL ETMİŞ ŞEHİTLERİMİZE ALLAH’TAN RAHMET, GAZİLERİMİZE ŞİFA DİLİYORUM.
Kemal KUTLU