Nüfusun ve şehirleşmenin artışıyla, 30’lu yılların merkeziyetçi bürokrasisi reformlara rağmen kamu yönetimine cevap olamamakta ve kamu imkanları verimli kullanılamamakta görüşü toplumda hakim.
Korona globalleşmeyi dondurduğu gibi merkeziyetçi bürokrasiyi de etkilemekte. Korona devrinde yerel yönetimin ve dayanışmanın önemi ortaya çıkmıştır.
Bahtı kara toplumumuzun kaderi haline gelmiştir merkeziyetçilik ve bürokratik kadrolaşma. Bu bürokratik kadrolaşma ortamında taşralılar Ankara’nın yollarında bir hayli mesai yaparak kamu imkanlarından bölgeleri için pay alma muharebesi vermekteler.
Bugünlerde Ankara kulislerinde erken seçim vb konularla mesai olunmakta. Böyle atmosferlerde tabii ki bazı bürokratlar da bulundukları makamlardan kökenlerinin geldiği illerden milletvekili adayı olma arayışına girmekteler.
Bürokrat neden aktif siyaset yapar?
Bürokrat; uzman, müfettiş, araştırmacı gibi kariyer mesleğinden gelmiş olsa bile üst makamlara atanabilmesi ilgili Bakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nın iradesine bağlıdır.
Bürokrat bu görevlerin kalıcı ve uzun süreli olmadığının farkındadır. Ülkemizde siyasetin yapısını düşünürsek, her siyasetçi ve bürokrat için son kaçınılmazdır. Dolayısıyla bürokrat, bu acı gerçekle karşılaşmadan güzel bir geçiş ile siyasete adım atmak ve böylece ömrünü uzatmak ister. Bürokrat, görevi icabıdır ki, siyaset ve siyasetçi ile de devamlı iç içedir.
Bazıları da ciddi şekilde siyaset yapmıyor değil. Bazıları adeta kendini siyasete adanmış gösterir.
Hele bu bürokrat Anadolu’dan gelmiş ise, ailesi fertleri ve kökü taşrada ise o zaman bölgesinden taleplerin gelmesi kaçınılmazdır. Başta ailesi ve yakınları olmak üzere, siyasete girmesi yönünde birçok istekle karşılaşır.
Bazı bürokratlar kendisi için bitmek üzere olan bürokrasideki pozisyonunu kurtarmak ve ömrünü uzatmak adına siyasete girer. Sonuca ulaşmazsa da aday olması bile geleceğinde etkili izler bırakır.
En tehlikeli olanı da, bürokraside başarısı olanlar kendisini siyasete layık görenler, dönüşü olmayan bir seçimle de karşı karşıya gelebilirler.
İşin ilginç tarafı da bazı bürokratların, yasalardan ve işleyişten kaynaklı korunaklı ve güçlü konumlarını kendilerine ait güç gibi görmeleridir. Açıkçası şu, koltuğun gücünü kendi gücü zannedenler olabiliyor.
Bu duruma değinirsek; Anadolu’nun bir köşesinden aday olan bürokratlar yerel siyasetçinin hasmı gibidir, rakibidir aslında. Dolayısıyla bazı durumlarda açık veya gizli elinden gelen muhalefeti yapar. Bu kötülük sadece yerel siyasetçilerden de beklenmez. Üst düzey siyasetçiler siyaset söz konusu olduğunda babasını, kardeşini, akrabasını hatta oğlunu bile kıskanır. Coğrafyamızda hatta çevremizde çok iyi bildiğimiz ve hatırladığımız örnekleri de biliyoruz.
Siyasete girmek tabi ki bürokratın doğal hakkıdır. Ancak; unutmamalıdır ki bürokraside başarılı olan biri siyasette de başarılı olacak diye bir kural yoktur.
Benim naçizane görüşüm ise ister bürokrat olsun ister siyasetçi olsun, ön seçimle siyasete girmelidir. Aksi halde, siyasallaşan bürokraside haklıyla – haksızı veya hakkedenle – hakketmeyeni ayırt etme mümkün olmayacaktır.
Akrep’e dokunabilirsiniz ama zamanı durduramazsınız….