Yöremizin insanları halen seksenli yıllarda söz verdiklerinde bi soza mêrê berê yani ‘Kadim zaman merdinin ( insanın ) sözüyle’ diye söz verirlerdi. Bi Kelami Qadim yani ‘Kelam-ı Kadim ile yemin ederlerdi. Toplumda söz en önemli ölçüttü bireyin ahlaki tutarlılığının göstergesiydi. Sözünün eri kişi derlerdi. Söz şerefti…
Söz tarihin derinliklerinden günümüze kadar yüksek insani değer olarak ulaştı. Büyük Şah Antiokos da kitabesinde ceddinin kadim sözünden bahseder.
Günümüzde şehirleşmeyle birlikte bu kavramın içi de boşaltılmaya çalışılıyor. Birileri söz cambazlığıyla Halkı demagojiyle karşılıksız sözlerle kendi menfaati için kullanmakta.Tuhaf olan halkın artık böyle insanlara alışmış olması, olağan karşılaması. Bunlar böyledir diye kabullenmesi. Bu da halkın çaresizliğinden, sözüne bağlı kalmayanlarla başedememesinden kaynaklanıyor olsa gerek.
Bu bağlamda yaygınlaşan bir diğer değersizlik de nankörlük. Kendisine yapılan değeri bilmeyen, iyi niyeti suistimal eden vefasızlar da çoğalıyor.
Çocukluğumuzda bu değer yargıları daha kıymetliydi. İnsanlar verdiği söze bağlı kalırdı, kar ve zarar hesabına girmezlerdi. Samimiydiler, kendilerini değil, muhatabını önemserlerdi. Görünen o ki toplumsal değerlerimiz değişime uğradı. Kendisini dünyanın merkezine koyan insanlar çoğaldı. Yalan, vefasızlık, riyakarlık olarak mutasyon geçirdiler.
Şunu da unutmayalım ki Kelam-ı Kadimde çok bahsedilen münafıkların üç alameti vardır; Yalan söylerler, Vaat ederler, Vefa göstermezler.
İnsanlığın ortak değerlerinin toplumumuzda etkinliğini nasıl sağlayacağız?
Bu hepimizin sorumluluğu. Şairin dediği gibi yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine. Ancak toplum olarak kendi aramızda dayanışmayı yükseltirsek yüksek insani değerlerimizi de muhafaza eder ve sözümüze de bağlı kalırız.