Kurtulmuş, toplantının açılışında 28. Dönem 1. ve 2. Yasama Yılı Faaliyet Raporu’na basılı olarak değil, QR kod ile ulaşabilmelerini sağlayacak birer kartın basın mensuplarına dağıtılacağını söyledi.
Kurtulmuş, 28. Yasama Dönemi’nde milletvekilleri tarafından 2 bin 442, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 4 kanun teklifinin TBMM Başkanlığına sunulduğu, Genel Kurul gündeminde 76, komisyonlarda da 2 bin 253 kanun teklifinin bulunduğunun bilgisini verdi.
28. Yasama Dönemi’nde 73 kanunun kabul edildiğini, 54 TBMM Kararı alındığını, Genel Kurul ve komisyonlarda 468 birleşim gerçekleştirildiğini, toplam 1512 saat 49 dakika toplantı yapıldığını ve bu çerçevede 55 bin 459 sayfa tutanak tutulduğunu açıklayan Kurtulmuş, birçok parlamento ile kıyaslandığında TBMM’nin fedakarca çalışmaların yapıldığı bir meclis olduğunu vurguladı.
Bazı ülkelerin meclislerinin ayda 1-2, bazılarının haftada bir toplandığına dikkati çeken Kurtulmuş, TBMM’nin rutin olarak haftada 3 gün toplandığını ve gündemine hakim bir şekilde yasa ve denetleme faaliyetlerini gerçekleştirdiğini söyledi.
– “Kavgaya varan tartışma görüntüsü altında TBMM’nin fedakarca çalışması gölgelenmekte”
Geneline bakıldığında nezih ve fedakar bir çalışma ortamının ortaya konulduğunu belirten Kurtulmuş, “Ama maalesef zaman zaman kaba sözler, karşı tarafı yok sayan, karşı tarafa hakaret eden yaralayıcı sözler ve kavgaya varan tartışma görüntüsü altında TBMM’nin bu fedakarca çalışması gölgelenmektedir.” dedi.
Kurtulmuş, bu görüntülerin TBMM’ye yakışmadığının altını çizerek, milletvekillerini bu konuda daha hassas davranmaya davet etti. Kurtulmuş, parti gruplarına yapacağı ziyaretlerde de bu konuyu dile getireceğini söyledi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, 16 bin 527 yazılı soru önergesi verildiğini, bunlardan 9 bin 569’unun cevaplandırıldığını açıklayarak, TBMM Başkanı olarak kendisine verilen 84 yazılı soru önergesinden 77’sinin cevaplandırıldığını kaydetti.
Öte yandan 45 genel görüşme ve 1809 meclis araştırma önergesi verildiğini anlatan Kurtulmuş, Balıkçılık ve Su Ürünleri Sektöründe Yaşanan Sorunları Araştırma Komisyonu ile Erzincan İliç Maden Kazasını Araştırma Komisyonunun faaliyetlerini tamamladığını, her iki komisyonun da raporunu tamamlamak üzere olduğunu belirtti.
– “Yeni anayasa çalışmaları TBMM’nin gündemine gelecek önemli ödevlerden biri”
“Yeni anayasa çalışmaları da TBMM’nin gündemine gelecek önemli ödevlerden birisi.” diyen Kurtulmuş, 12 Eylül Anayasası’ndan kurtulma vaktinin geldiğini, bu çerçevede toplumun bütün kesimlerinin görüşlerinin dile getirildiği süreçlerin sonunda hem yöntem hem de içerik itibarıyla tartışmaların olgunlaşmasıyla birlikte anayasanın Meclis çatısı altında da yasal zeminler çerçevesinde tartışılmasının mümkün olduğunu ifade etti.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, “Sivil, demokrat, katılımcı, güçler ayrımı prensibini bütünüyle benimsemiş, Türkiye’nin gerçeklerine uygun ve milletimizin ihtiyaçlarını karşılayacak bir anayasa çalışmasının yapılması zorunludur.” dedi.
Geçen yasama yılında bu konuyla ilgili olarak bütün siyasi partilerle temaslarını hatırlatan Kurtulmuş, “O günkü şartlar içerisinde kategorik olarak hiçbir siyasi parti kapıyı kapatmadı. Görüşmelere başlamadan evvel, Parlamentoda grubu bulunan ya da bulunmayan temsil edilen bütün siyasi partilerin parti metinlerini inceledim. Hepsinde ‘yeni anayasa’ tabiri ya da ‘anayasada köklü bir değişikliğe gidilmesi’ talebi yer alıyor.” diye konuştu.
Parlamentodaki siyasi partilerin tamamının ya parti programlarında ya da seçim beyannamelerinde bu zorunluluğu dile getirdiklerine dikkati çeken Kurtulmuş, “Bundan sonra da bu zeminin demokratik üslup içinde tartışmaya uygun bir şekilde açık tutulması, bu müzakerelerin gerçekleştirilmesi için bendeniz de üzerime düşen sorumluluğu yerine getirmeye gayret edeceğim.” ifadelerini kullandı.
– “Anayasa tartışmalarının şeffaf bir zemin içerisinde yapılması en hayati hususlardan birisi”
TBMM Başkanı Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şimdiye kadar Anayasa’nın içeriğiyle ilgili hiçbir tartışmanın içinde olmadık, sadece yönteme ilişkin, partilerin tamamının katıldığı, katılımcı ve bütün Türkiye’yi kapsayan kuşatıcı bir anayasanın yapılması gerektiği üzerinde durduk. Bu çerçevede ilk 4 madde konusunda Türkiye’de parlamentoda temsil edilen partilerimizin hemen hemen tamamına yakınının herhangi bir iddiasının, teklifinin ya da bir sorununun olmadığı, bundan dolayı ilk 4 madde hakkında yapılacak herhangi bir tartışmanın sadece lüzumsuz gerilimlere ve zaman kaybına neden olacağını ifade etmek isterim. Anayasa tartışmalarının şeffaf bir zemin içerisinde yapılması herhalde en hayati hususlardan birisidir.”
Gelecek dönemde üniversitelerin, hukuk camiasının, sivil toplum kuruluşlarının görüşü olan bütün kesimlerin görüşlerinin alınacağı, tartışmaların olgunlaştırılacağı bir dönemi yürütmekle TBMM olarak kendilerini yükümlü saydıklarını kaydeden Kurtulmuş, “‘TBMM bir anayasa yapamaz’ görüşü dışındaki bütün görüşleri biz dinleriz. TBMM, anayasa yapma yetkisine de gücüne de sahiptir. ‘TBMM’nin böyle bir yetkisi yoktur’ diyenler, demokrasiyi özümsememiş olan kesimlerdir.” dedi.
Türkiye’de sadece bir ya da birkaç partinin değil, bütün toplumun anayasası olarak kabul edilebilecek bir “millet sözleşmesine” ihtiyaç olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, bu çalışmalarda bütün siyasi partilerden iyi niyetli bir yaklaşım içerisinde olmalarını diledi.
Kurtulmuş, “‘Meclis Başkanı’nın elinde bir anayasa hazırlığı var ve bu anayasa hazırlığını diğer partilere empoze ediyor’ fikri de külliyen yanlış bir fikirdir. Meclis Başkanı’nın elinde üzerinde konuşulmuş bir madde bile yoktur. Biz sadece bu sürecin şeffaf ve açık bir şekilde yönetilmesinden kendimizi sorumlu tutuyor ve bu hususta gayret sarf etmeye çalışıyoruz.” ifadesini kullandı.
Meclisin yasama faaliyetleri içerisinde önemli gördükleri bir diğer hususun da yeni bir iç tüzük çalışmasının TBMM gündemine gelmesi olduğunu dile getiren Kurtulmuş, partilerin uzlaşısıyla, parlamenter diplomasinin gücünü artıracak, parlamentonun çalışma düzenini daha sağlıklı hale getirecek, daha demokratik bir Meclis İç Tüzüğünün yapılması konusunun tekrar gündeme geleceğini söyledi.
TBMM’nin 28. Yasama Dönemi’nin 1. ve 2. Yasama Yılında Türkiye’nin girişimci, çok yönlü ve insani dış politika kurallarına uygun bir parlamenter diplomasi trafiğinin yürütüldüğünü kaydeden Kurtulmuş, Uluslararası Parlamenter Asamblelerin Dış İlişkiler Faaliyetleri kapsamında 177, İhtisas Komisyonlarının Dış İlişkiler Faaliyetleri kapsamında 156, Parlamentolar arası Dostluk Gruplarının Dış İlişkiler kapsamında toplam 57 heyetler arası görüşme/kabul gerçekleştirildiğini açıkladı.
Kurtulmuş, “TBMM Başkanı” olarak 12 ülkeye resmi ziyarette bulunduğunu, bu ziyaretlerden sonuncusunun Rusya Federasyonu’na gerçekleştirdiği ziyaret olduğunu belirtti.
Rusya ziyaretinin beklediklerinden de olumlu geçtiğini kdile getiren Kurtulmuş, bu ziyaret kapsamında Rus senatörlerine hitap etme, Türkiye’nin bölgesel ve küresel sorunlara bakış açısını paylaşma imkanı bulduğunu söyledi.
Kurtulmuş, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin başta olmak üzere bu ziyaret kapsamında yaptığı görüşmelerin Türkiye’nin menfaatlerini korumak için en üst düzeyde gerçekleştirilen faaliyetler olduğunun altını çizdi.
– “Çok taraflı yeni dünyanın kurulmasında Türkiye çok büyük bir avantaja sahip”
ABD’nin Afganistan’dan hızlı şekilde çekilmesi ile dünya politikasında yeni bir sayfanın başlangıcı olduğunu ifade eden Kurtulmuş, bundan sonra hiçbir ülkenin dünyayı tek başına yönetebilecek güce sahip olmadığını dile getirdi.
Bundan sonraki dünya sisteminin en temel özelliğinin çok taraflılık olacağını kaydeden Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“Bu çok taraflı yeni dünyanın kurulmasında Türkiye sahip olduğu imkanlar ve potansiyeller itibarıyla çok büyük bir avantaja sahiptir. Sayın Cumhurbaşkanı’mız ABD’de çok yönlü çalışmalarını ve ilişkilerini sürdürürken, bizlerin de TBMM parlamento heyeti olarak Rusya’da hemen hemen farklı tarafların hepsine dokunabilen çok geniş kapsamlı bir çalışmanın içinde olmamız, esası itibarıyla çok kutuplu dünyada Türkiye’nin potansiyelini, imkanını gösteren önemli bir tesadüftür.”
Parlamentodaki çok sesliliği yansıtması bakımından da önemli olduğunu dile getiren Kurtulmuş, “Arkadaşlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum. Fevkalade uyumlu bir şekilde bütün dış temaslarımızda olduğu gibi Rusya temasımızda da içeride ne kadar politik farklılıklarımız olursa olsun dışarıda tek sesli bir şekilde milli menfaatlerimizin peşinde olduğumuzu göstermiştir.” dedi.
TBMM Başkanı olarak 9 uluslararası toplantıya katıldığını açıklayan Kurtulmuş, ikisi çevrim içi olmak üzere toplam 6 uluslararası konferansa katılım sağladığını söyledi.
Kurtulmuş, TBMM Başkanı olarak 12’si Cumhurbaşkanı ve Devlet Başkanı ve 59’u Meclis ve Senato Başkanı olmak üzere toplam 161 ikili görüşme gerçekleştirdiğini bildirdi.
Kurtulmuş, temsil tanıtım ve organizasyonlar hakkında da bilgi verdi.
TBMM Televizyonu ile ilgili bazı önemli gelişmeler yaşadıklarını söyleyen Kurtulmuş, “Meclis TV’yi bir demokrasi platformu haline getirmek, burada farklı görüşlerin dile getirilmesini temin etmek ve Meclis oturumlarının dışında da aktif seyredilen bir televizyon kanalı haline getirmek gibi bir niyetimiz var.” dedi.
Kurtulmuş, 28. Dönemde görev yapan milletvekilleriyle de söyleşiler gerçekleştirerek Meclis TV’yi kuvvetlendireceklerini dile getirdi.
Gazze halkının yaşadığı soykırıma karşı duyarlı şekilde etkinlikler düzenlendiğini hatırlatan Kurtulmuş, “Gazze diplomasisi bakımından zirve olacak husus ise 15 Ağustos günü Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Türkiye Büyük Millet Meclisine gelerek yaptığı tarihi konuşmadır. O tarihi konuşma hem TBMM bakımından önemlidir, aynı zamanda da Filistin devleti ve Filistin davası bakımından önemlidir.” dedi.
Kurtulmuş, tasarruf tedbirleri kapsamında proje safhasını bitirdikleri yeni kütüphane ve sergi binası inşaatını ertelediklerini duyurdu.
İşçi alımında örnek teşkil edilecek bir adım atıldığını ve Noter huzurunda kura ile işçi alımının gerçekleştiğini anlatan Kurtulmuş, bugüne kadar 125 işçinin sürekli işçi kadrosuyla işe alındığını söyledi.
Elektrikli araç kullanımını teşvik etmek amacıyla şarj istasyonları kurulduğunu belirten Kurtulmuş, eski araçların envanterden çıkarıldığını, 19 TOGG marka aracın hizmete sunumu ile 20 elektrikli araca sahip olduklarını söyledi.
Kurtulmuş, uzun yıllardır devam eden Florya’daki misafirhane ile ilgili adımlar atıldığını, birinci ve ikinci misafirhane ile ilgili restoran binalarının güçlendirme işlemlerinin tamamlandığını, 2025 yılının yaz döneminin başında tamamlanacağını ifade etti.
“Dijital parlamento” konusuna da değinen Kurtulmuş, “Tutanakları sayfa sayfa yayınlamamıza gerek yok. Bunların hepsi dijital bir şekilde depolanabilir. Vekil Bilgi Sistemi Projesi, Sağlık Bilgi Sistemi Projesi, Tutanak Bilgi Sistemi Projesi, Kanunlar Kararlar Bilgi Sistemi Projesi ve Komisyonlar Bilgi Sistemi Projesi uygulamaya alınmıştır.” dedi.
Arşiv Otomasyon Sistemi ile 28. Yasama Dönemi’nde 25 milyon sayfa belgenin arşivlendiğini belirten Kurtulmuş, TBMM arşivlerinde bulunan tüm belgelerin tasnif edilerek ve güncelleştirilerek sisteme alındığını söyledi.
Siber güvenlik konusunda da çalışmaların yürütüldüğünün altını çizen Kurtulmuş, “Dijital parlamento kapsamındaki çalışmalarımızda Türkiye bilişim ödülleri programında kağıtsız parlamento projesiyle birincilik ödülünün alınması meclisimizi ve çalışanlarımızı teşvik etmektedir.” dedi.
Kurtulmuş, konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Yeni anayasanın içeriğine ilişkin bir soruya karşılık Kurtulmuş, yıllardır siyasetin içerisinde olan bir kişi olarak, anayasa ile ilgili çok sayıda konuşması olduğunu ancak TBMM Başkanı olarak bu konuda özellikle şahsi fikirlerini beyan etmekten kaçındığını; şu anda önemli olanın, herkesin açık konuşabileceği bir ortamın hazırlanması olduğunu ve konular ortaya çıktıkça kendisinin de fikirlerini söyleyeceğini belirtti.
Son anayasa değişikliğinin 2017’de yapıldığını anımsatan Kurtulmuş, “Darbe anayasasının ruhu halen oradadır. Tamamıyla egemenliğin millette olduğu, bunun hiçbir kurum ve kuruluşla paylaşılmadığı, herkesin yetki ve sorumlulukları çerçevesinde üzerine düşenleri yaptığı bir anayasadan bahsediyorum. Hak ve özgürlük maddelerine baktığınız zaman, her birisi özgürlükleri genişletiyormuş gibi görünmekle birlikte herhangi bir özgürlüğü saydıktan sonra ‘ama, ancak’ diyerek kısıtlamaya gidilmiş olan bir anayasadır. Sadece kullandığı dil üzerinden gerçekleşse bunun ne manaya geldiği çok açık şekilde görülecektir.” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyaretiyle aynı zamanda kendisinin de Rusya ziyaretinde bulunmasına ilişkin bir soruya Kurtulmuş, iki ziyaretin planlı olarak aynı döneme denk gelmesinin bir tesadüf olduğunu söyledi.
Çok kutuplu bir dünyaya doğru gidildiğini ve yeni bir dönemin ortaya çıktığını; bölgesel ve küresel işbirlikleri, birtakım yeni güç dengeleri ve güç denklemlerinin ortaya çıkacağını anlatan Kurtulmuş, “Bu bile gösteriyor ki Cumhurbaşkanımız büyük bir liderlikle orada dünyanın farklı ülkelerinden insanlarla bir araya gelirken, BM’nin toplantısında Türkiye’nin görüşlerini çok net bir şekilde dünya kamuoyuyla paylaşırken bizim de TBMM heyeti olarak Rusya’da bu kadar üst düzey toplantılar yapmamız, bu kadar hüsnükabul görmemiz, Türkiye’nin gücünü gösteren önemli bir göstergedir.
Bunu, Türkiye’nin gücünün ve dünyada da Türkiye’nin potansiyel gücünün nasıl anlaşıldığına dair önemli bir gösterge olarak görüyorum. Gereğini yerine getirirsek bu sürecin Türkiye’ye yeni kapılar açacağına inanıyorum.” diye konuştu.
Kurtulmuş, “Türkiye, İsrail saldırganlığının durdurulması konusunda daha aktif bir tavır almayı değerlendiriyor mu?” sorusu üzerine, tüm uluslararası toplantılarda Türkiye’nin bir numaralı maddesinin Gazze olduğunu; İsrail’in saldırılarının durdurulması, bölgeye insani yardımların ulaştırılması ve barışın sağlanması konularında çaba sarf edildiğini kaydetti.
“Her türlü uluslararası platformda bunun mücadelesini veriyoruz ama İsrail’in bu saldırgan politikasının iyi anlaşılması lazım.” diyen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İsrail’in aslında Gazze’yi işgali bu işin üçüncü perdesi. İşin birinci perdesi İngilizlerin 1917’de bölgeden ayrılmasıydı. İşin ikinci perdesi 1990’larda Irak’ın işgal edilmesiydi. Adım adım, bölgede İsrail’e karşı uyanık olabilecek tüm güçlerin bertaraf edildiği bir süreci yaşadık. En son Nasrallah’ın öldürülmesinden sonra ABD’den gelen tutumu görüyorsunuz. Neredeyse ‘Teşvik ediyoruz, onaylıyoruz.’ manasına gelen sözler söylüyorlar. İsrail, hazır bölge ülkelerini bu kadar dağılmış vaziyette bulmuşken, kendi içlerinde problemleri çözemez inisiyatifsiz bir hale gelmişken ve ABD ile Batı bu coğrafyaya fiziki varlığıyla abanmışken ‘Ben de son adımı atayım yani Nil’den Fırat’a kadar büyük İsrail’i kurayım.’ diyor. Gazze meselesinin ilk gününden itibaren söylediğimiz şudur; sanılmasın ki İsrail’in derdi Gazze’dir, Filistin’dir. İsrail Gazze’deki katliamları kadar aynı şeyi Batı Şeria’da da yapıyor. Ama İsrail’in hemen Lübnan’a saldırmaya başlaması, ardından Suriye’yi hedef aldığını ortaya koyması, Nil’den Fırat’a kadar vadedilmiş toprakların nihai hedeflerinden birisinin Türkiye olduğu aşikardır. Bunu bilmek için saf olmamak yeterlidir.”
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Rusya temasları kapsamında ekonomik işbirliği grubu BRICS’e üyelik başvurusu konusunda nasıl bir izlenim edildiği sorusu üzerine, temasların hepsinde Türkiye’nin BRICS’e üyeliğinin gündeme geldiğini; bu temaslarda Türkiye’nin de böyle bir platformun içerisinde olmasına müspet baktıklarını müşahede ettiğini söyledi.
BRICS’in gelişme potansiyeli olan bir platform olduğuna işaret eden Kurtulmuş, “Bunun nasıl gelişeceğini, nasıl seyredeceğini biz de zaman içerisinde göreceğiz. Türkiye, çok taraflı diplomasisinin gereği olarak aynı anda birden fazla yerle ilişkisini sürdüren ülkedir. Türkiye ne doğunun ne batının, ne kuzeyin ne güneyin paraleline ya da peykine düşecek bir ülke değildir. ‘Türkiye oraya yöneliyor, orada da üyelik için gayret ediyor.’ diye eksenini değiştirecek bir ülke de değildir. Türkiye’nin bir tane ekseni vardır, o da kendi milli eksenidir. Türkiye bu milli ekseni çok taraflı dış politikasıyla tahkim etmeye çalışıyor. Bakacağız, daha BRICS meselesi çok başlarda, olgunlaşma safhasında olan bir girişim. Türkiye bu konuda beyanını, tavrını ve niyetini ortaya koyuyor.” ifadelerini kullandı.
Bu dönemde yeni bir anayasa yapıp yapılamayacağı konusundaki bir soru üzerine Kurtulmuş, anayasa yapılabilmesinin bir aritmetik meselesi olduğunu, partilerin önerilerinin iyi bir şekilde tartışılması, bunun şeffaf, açık, anlaşılabilir ve önyargısız bir şekilde sürdürülmesi durumunda bir uzlaşının olabileceğini düşündüğünü söyledi. Kurtulmuş, “Bu Meclis bunu yapabilir, yapmalıdır. Cumhuriyetimizin ikinci asrının, Türkiye’nin yeni bir yüzyılının, bu kadar büyük küresel ve bölgesel sorunlarla boğuştuğumuz bir dönemde Türkiye’nin demokratik, kuşatıcı, kapsayıcı bir anayasa yapma ihtiyacı vardır. Ama sonuçta karar verecek olan parlamentodaki milletvekili arkadaşlarımızdır. Bir iki partinin değil tüm siyasi partilerin sorumluluğudur. İyi niyetle görüşülürse sonuç alınabileceğini düşünüyorum.” dedi.
Numan Kurtulmuş, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın İsrail saldırısında öldürülmesinin ardından sosyal medya hesabından paylaştığı taziye mesajına ilişkin bir soruya karşılık şu yanıtı verdi:
“Bu, benim kendi inisiyatifim. İsrail’in bu tavrı karşısında herkesin şunu görmesi lazım; İsrail, ‘Bu Filistinlidir, Arap’tır, Acem’dir, Türk’tür, Sünni’dir, Şii’dir, Hristiyan’dır, Dürzi’dir.’ diye ayırt etmiyor. İsrail, bölge halklarının tamamına karşı bir savaş yürütüyor, bir devlet adabıyla değil terör örgütüymüş gibi davranıyor, ülkelerin egemenliğini tanımıyor. Bu kabul edilemez. Böyle bir ortamda her kim ki İsrail’in saldırıları karşısında Sünnilik-Şiilik, Araplık-Acemlik, Müslümanlık-Hristiyanlık kavgasına tutuşursa İsrail’in ekmeğine yağ sürer. Bütün bölge halklarının, bu saldırganlığı nasıl durduracakları konusunda kendi siyasi kimliklerini, etnik aidiyetlerini, mezhebi oryantasyonlarını bir tarafa bırakarak ortak nasıl harekete geçirilebilecekleri, dünya halklarının nasıl bu işin içerisine ortak olabileceği üzerine odaklanmak lazım.”
Mevcut anayasadaki temel hak ve özgürlükleri içeren maddelerin uygulanmasıyla ilgili sorunların yaşandığının ifade edilmesinin ardından yeni anayasanın bu sorunları ortadan kaldırıp kaldırmayacağıyla ilgili değerlendirmesi sorulan Kurtulmuş, “Anayasanın mevcut maddeleriyle ilgili herhangi bir eleştiri yapılabilir. Ama sonuçta biz siyasi hayatımız boyunca mevcut anayasanın bütün maddelerin uygulanmasının en doğru yol olduğuna inandık. Anayasa maddeleri değiştirilene kadar hüküm odur ve o hükümler çerçevesinde anayasa maddelerinin uygulanması gerekir. Bu demokrasinin temel kuralıdır. Dolayısıyla ben bu süreci biraz da şöyle görüyorum. Yani iktidar, muhalefet eleştirilerini tabii ki yapabilir. Ama bu süreç, eğer ciddi bir şekilde tartışılırsa güzel, verimli bir tartışma ortamı olursa ben Türkiye’nin demokratik olgunluğuna da katkıda bulunacağı kanaatindeyim.” ifadesini kullandı.
Mecliste yaşanan kavgalarla ilgili bir soru üzerine Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Demokrasi her olumsuz adımdan ders alma işidir aynı zamanda. Dolayısıyla burada o görüntüleri, o kavgayı, o hakaretleri, insanları itham altında bırakan sözleri zaman zaman başka komisyonlarda falan da görüyoruz. Ama 1.512 saatin içerisinde toplamı bunun deyin ki iki saat. Burada da partiler önlemini ona göre alsın diyorum. Bu kabul edilemez bir durumdur.
Bunun önlenmesi için önce milletvekillerinin ciddi şekilde buna uygun hareket etmesi gerekir. En ağır sözü birbirimize söyleyebiliriz ama hakaret edemeyiz. ‘Üslubu beyan ayniyle insandır.’ eskilerin sözü. Dolayısıyla burada benim yapabileceğim, bütün siyasi parti gruplarını bu süreçte müzakereyi insani üslupla ve medeni bir üslupla sürdürebilmelerinin temin edilmesi için tavsiyede bulunmaktır. Ama burada şunu da çok net söyleyeyim. İç tüzükte gerekli düzenlemeler yapılarak bu tür ağır ve yaralayıcı söz söyleyenlere ya da kavga çıkarıp ortalığı karıştıranlara daha ağır cezalar verilebilir. Bunlar da hemen uygulanmalıdır. Bunlar konuşulabilir. Meclise yakışmıyor. Hakikaten insan üzülüyor. Bu kadar fedakarca çalışan bir meclis, saatlerce çalışan bir meclis, gece yarılarına kadar gayret eden arkadaşlar… Sonunda iki tane dediğimiz gibi kavga insanların aklında kalıyor. Bu, TBMM değildir. Bunun için de gerekli tedbirleri hep beraber alacağız.”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanınmasıyla ilgili yeni dönemde nasıl bir yol izleneceğiyle ilgili soruya Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:
“Kıbrıs meselesi bir süreçtir. Kıbrıs halkı her türlü fedakarlıkta bulunarak birlikte yaşamak için iradesini ortaya koydu. Annan Planı’nı kabul eden Kıbrıs tarafı, reddeden Rum tarafı… Rum tarafı ödüllendirildi, Kıbrıs cezalandırıldı… Özellikle Avrupa Birliği sürekli Kıbrıs Türklerine karşı çifte standartlı davrandı. Şimdi geldiğimiz noktada iki devletli çözümden başka hiçbir çözümün olmadığı artık aşikar bir şekilde görülmüştür. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve güney kesiminde devlet şu anda fiilen vardır. Bu iki devlet arasında ortak menfaatler, iyi ilişkiler, müzakereler vesaire olabilir ama iki devleti yok sayarak, Kıbrıs Türk toplumunu yok sayarak Kıbrıs konusunun artık çözülmeyeceği aşikardır. Bizler de bütün uluslararası platformlarda bunu dile getirmeye devam ediyoruz.”
“Türkiye’nin sınır ötesi operasyonları kapsamında Irak’ın kuzeyindeki Pençe Kilit Operasyonları büyük önem taşıyor. Parlamenter diplomasinin önemine vurgu yapmıştınız. Bu noktada hem terörle mücadele hem de Irak’la ilişkiler açısından yeni dönemde neler olacak?” sorusuna cevap verirken Kurtulmuş, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Terör örgütlerinin niçin bu bölgeye getirildiği, nasıl güçlendirildiği, nasıl desteklendiği, nasıl silahlandırıldığı, nasıl istihbarat destekleri verildiği, nasıl lojistik destekler sağlandığı herkesin malumudur. Bir de buna bir kılıf bularak ‘vekalet savaşları’ dedikleri, terör örgütleri üzerinden ülkeleri, bölgeyi tanzim etme projesinin bir parçası olarak kullanılan bu kirli siyaseti Türkiye olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Terör örgütleriyle mücadelemizi sürdürürken aslında onların iplerini elinde tutanlarla da mücadele ettiğimizin bilinmesi gerekir. Bizim Irak halkına, Irak’taki masum sivil halkın hiçbirisine, kökeni ne olursa, meşrebi, dini, diyaneti ne olursa olsun hiçbir şekilde farklı bakmamız mümkün değildir.
Son zamanlarda Irak hükümetiyle Türk hükümeti arasında çok yakın temaslar yapılıyor, çok sayıda ikili anlaşma imzalandı. Bunlardan bir tanesi de Kalkınma Yolu Projesidir. Kalkınma Yolu Projesi hem Irak’ın ekonomik kalkınmasını sağlayacak hem Türkiye’nin uluslararası transit yolları üzerindeki etkisini artıracak hem de Çin’in yol ve kuşak projesiyle eklemlenebilme kabiliyeti itibarıyla dünya ekonomisinde ciddi katkılar sağlayacak bir projedir. Bu projenin gerçekleşmesinin büyük oranda terörden arındırmayı sağlayacağı kanaatindeyiz. Biz bir taraftan terörle mücadelemizi verirken yine çok taraflı diplomasi kabiliyetimizin bir parçası olarak Irak’la anlaşmaları ve özellikle Kalkınma Yolu Projesini de önemsiyoruz. Ümit ederim ki bölgenin kalkınmasında ve barışın sağlanmasında çok büyük etkisi olacaktır.”
Narin Güran cinayetiyle ilgili TBMM’nin bir heyet oluşturarak Diyarbakır’a gidip gitmeyeceği ve bu konuda bir komisyonun kurulup kurulmayacağı sorusuna Kurtulmuş, şu ana kadar bu yönde bir komisyon kurulması teklifinin gelmediği yanıtını verdi. Kurtulmuş, komisyon kurulması halinde Diyarbakır’a gidecek heyetin de oluşturulacağını kaydetti.
“Muhalefet, Can Atalay konusunu yeni dönemde de gündeme getireceğini ifade etti. AK Partili kurmaylar Meclis için artık Can Atalay konusu tamamlanmış bir süreçtir, bu konu kapanmıştır dediler. Mecliste hakikaten Can Atalay için konu kapandı mı?” sorusu üzerine Kurtulmuş, “Hukuken, meselenin bundan sonraki kısmı tamamen hukuki süreçlerle ilgilidir. Yani sonuç almak bakımından Meclisin bu aşamada yapabileceği bir şey yoktur.” ifadesini kullandı.
“Muhalefetin görüşü, bu yeni anayasa tartışmalarının bir tür iletişim stratejisi olduğu konusunda. Yeni anayasa tartışmasının halkın gündemi olmadığı ve bir işe yaramadığını, iletişim stratejisi olarak iktidarın bunu gündeme getirdiğini düşünüyorlar. Sizce muhalefetin parlamenter sisteme dönüş teklifi var iken ve MHP’nin de 100 maddelik teklifi var iken tüm bu tartışmalarda daha net bir tutum alınması açısından AK Parti teklifini sunmamalı mı? Sonuçta siz Meclis Başkanı olsanız da muhalefet sizi de AK Parti siyasetindeki bir aktör olarak yorumluyor. Buna ne dersiniz?” sorusuna cevap verirken Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Tabii ben AK Parti İstanbul Milletvekiliyim. Politik kimliğim var. Bunu söyleyen arkadaşlar, ben Meclisin 30. başkanıyım. Benden evvelki 29 meclis başkanının tamamı da bir siyasi tarafın temsilcisiydi. Dolayısıyla ben meclis başkanı oldum diye partili olmuyorum. Ben zaten bir partiden seçildim. Meclis başkanı olduktan sonra da dikkat ederseniz olabildiğince tarafsız olarak yönetmeye çalışıyorum. Ama kusura bakmasınlar. 29 meclis başkanı da bir siyasi partiden seçilerek geldiler. Dolayısıyla siyaset yapacağız diye çok basit bir kuralı dahi unutmamak gerekir diye düşünüyorum. Dolayısıyla muhalefetin bu sözünü söylenmemiş kabul ediyorum.”
Yeni anayasada somut önerisinin ne olduğunun sorulması üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Tabii ki benim de güçler ayrımı prensibiyle, sistemin işleyişiyle, denge denetim mekanizmalarıyla, hatta yargı hiyerarşisiyle ilgili söyleyebileceğim, yıllardır da üzerinde çalışılmış görüşlerim var. Ama benim Meclis Başkanı olarak bunları baştan söylememin, görüşmelerin nezaketle ve açık yüreklilikle yürütülmesini engelleyebileceğini düşündüğüm için bundan kaçınıyorum. Konuların içeriğiyle ilgili konuşulduğu zaman tabii ki biz de görüşlerimizi söyleyeceğiz. Şimdi hemen ekim ayından itibar bir portal oluşturup bütün sadece partilerin değil elinde anayasayla ilgili bütüncül bir hazırlığı olan ya da birkaç madde de olsa şu madde değişsin diyen herkesin anayasa tekliflerinin görülebileceği bir portal oluşturacağız. Böylece sadece milletvekillerini, partileri kısıtlayarak değil bütün Türkiye’nin katılabileceği bir zemin olacak. Biz bunu temin edebilirsek işin iyi yürümesini, sağlıklı yürümesini sağlarız.
“Bir iletişim stratejisidir” sözünü de politik olarak söylenmiş bir söz olarak görüyorum. Hatırlayınız, Meclis Başkanı seçildiğim gün ya da sonraki günlerde söylediğim hususlardan birisi cumhuriyetin ikinci yüzyılının, Türkiye Yüzyılı’nın ilk meclisi olan 28. Dönem Meclisine düşen sorumluluklar da var; onlardan bir tanesi anayasa, bir diğeri ise iç tüzüktür diyerek daha hiç ortada anayasayla ilgili müzakereler başlamamışken dile getirmeye gayret ettim. Kaldı ki biz siyasi biliyoruz, iyi de biliyoruz. Şu anda anayasa meselesi toplumun gündeminin ilk sıralarında yer almadığı aşikardır. Ama nihayetinde partiler, özellikle meclisin birinci ve ikinci partileri belli konularda uzlaşıları sağlar, diğer partiler de bu uzlaşının içinde olurlarsa, 400’ün üzerinde bir katılım sağlanmış olan bir anayasa teklifi aslında millet tarafından benimsenmiş demektir. Nihayetinde milleti temsil eden şu anda parlamentoda bulunan siyasi partilerdir.
‘Millet yeni anayasa istemiyor.’ Yeni anayasa istiyor musunuz, istemiyorsunuz mu diye bir soruya muhatap değil şu anda millet. Parlamento, anayasayı yapabilir mi? Evet yapabilir. Böyle bir çalışma zemini var. Partiler isterse yapar, istemezse yapmazlar. Biz burada zorla şu anayasa, şu maddeler çıkacak diye bir yaklaşımın içerisinde değiliz. Eğer partiler burada 400’ün üzerinde bir büyük güç ortaya koyarlarsa bu zaten toplum tarafından da benimsendiğini gösterir. Benim aklımdan geçen, en doğrusu bütün bu partilerin hepsinin uzlaşabileceği bir anayasanın yapılması. Ama sonuçta bir anayasanın nasıl çıkacağı belli. 400 oyun bulunması lazım.”
– “Bunun açık ve yakın bir tehdit olduğunu görmek lazım”
Rusya ziyareti dönüşünde “Suriye’yle yakın diyalogların ortaya konulması gerektiği” yönünde açıklamalarının olduğunun hatırlatılmasının ardından bu konuda yeni bir gelişmenin olup olmadığı sorusu üzerine Kurtulmuş, “Bu sözler söylenmeden önce de istihbarat birimleri zaman içerisinde biliyorsunuz irtibat halindeydiler. Ümit ederiz ki en kısa süre içerisinde somut gelişmeler ortaya konulsun.” dedi.
Kurtulmuş, “Türkiye’nin sınırlarına yaklaşan Siyonist terör tehdidini nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna yanıt verirken de şunları kaydetti:
“Bunun açık ve yakın bir tehdit olduğunu görmek lazım. Ayrıca bölge ülkelerinin tamamı kendi aralarındaki etnik, mezhebi, dini, siyasi bütün farklılıkları bir tarafa bırakarak kendi halklarının korunması ve ülkelerinin egemenliklerinin korunabilmesi için ortak bir uzlaşıda buluşması gerekir. Bunun için yoğun çaba sarf etmek lazım. Bunun kolay olmadığının farkındayım. Ama bunu zorlamaktan başka, bu istikamette yürümekten başka da bölge ülkelerinin bir şansı yoktur.”
Bu konuda askeri seçeneklerin değerlendirilip değerlendirilmediği sorusu üzerine Kurtulmuş, gerçekten İsrail’i durduracak, bundan vazgeçirecek, bu saldırganlıklarını gözden geçirmesini sağlayacak adımların atılması gerektiğini; burada da öncelikle uluslararası kurallara uymasını zorlayacak mekanizmaların geliştirilmesi gerektiğini belirtti.