Nazlı ÖNGÖREN / ANKARA-BHA
Türk İnternet Medya Birliği (TİMBİR) Başkanı Dr. Süleyman Basa ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) iş birliğinde “Yerel Medyada Dijitalleşme” temasıyla “Türkiye Yüzyılında Dijital Yayıncılık Konferansı” düzenlendi. “Türkiye Yüzyılı’nda Dijital Medya” başlıklı 1’inci Oturumundaki katılımcılar arasında; RTÜK Başkan Yardımcısı Deniz Güler, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Umur Tuncer, ve Ahmet Yesevi Üniversitesi’nden Dr. Murat Yılmaz yer aldı.
“Gazeteden İnternete Türkiye’de Medya” konusu hakkında bilgi veren Aydın Adnan Menderes Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Umur Tuncer, dijital medyanın sadece günümüzü değil geleceğimizi de iletişim alanında etkileyen en önemli fenomen olduğunu belirterek, “Tabii ki dijital medyaya yürüyen bu sürece gelen ayak izlerinde geleneksel medyanın toplumsal rolünü ve geçirdiği evreleri inceleyerek bugünü anlamak önemli bir başlangıç referansı olarak görüyorum.” dedi.
Sosyal medyaya ve dijital medyaya evrilen iletişim alanının kavşak noktalarını anlatan Doç. Dr. Umur Tuncer, 2000’li yıllardan sonra dünyaya yaygınlaşan ve olgunlaşma dönemiyle temeline yayılan internet devriminin, gazetecilik camiasında tüm oyunun kurallarını değiştirdiğine ve aslında dünyanın her alanında her sektörde yenilikler getirdiğine işaret eden Doç. Dr. Umur Tuncer, “İnternetin değiştirici, kural bozucu bir takım entegrasyonu değiştiren süreçte, gazetecilik üzerinde de radikal etkinlikler yapan internet devrimi gerçekleşiyor. Sosyal medya 2000 ve 2010 arasında olgunlaşıyor. Biliyorsunuz bugün aslında özellikle Y kuşağının ve Alfa kuşağının içine doğduğu sosyal mecra, bizler için gelişimini çok iyi bildiğimiz, 2000’li yıllardan sonra ilk Facebook’a, Twitter’a ve YouTube’a üyelik aldığımız, hafızamızda taze olan yaklaşık 20 yıllık bir gelişme evresiyle sosyal medya hayatımıza yerleşiyor.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de medyanın durumunu analiz ederek “Düzenleyici Kurumların Medya’nın Geleceğindeki Rolü” konusunda düzenleyici kurumların medyanın geleceğindeki rolünü incelerken RTÜK açısından söyleyecek çok şeyin olduğunu ifade eden RTÜK Başkan Yardımcısı Deniz Güler, görsel işitsel medyada özelikle internetteki ve yapay zekadaki gelişmelerle birlikte ciddi bir dönüşüm yaşandığını belirtti. Bu kapsamda görsel işitsel medyanın mevcut durumunu analiz ederken, özel medya televizyonlarına ilişkin 428 kanal ve kamu medyası yani TRT’ye ilişkin 23 kanal olduğunu belirtti. Radyo alanında ise Türkiye’de 933 lisanslı radyo istasyonu bulunduğunu, TRT’de ise toplam 56 radyo istasyonu olduğunu ifade etti. Türkiye’de yaklaşık 1450 yayıncının hizmet verdiğini söyledi.
Teknolojik dönüşüm ve yapay zekayla birlikte isteğe bağlı yayıncılığın pandemiden sonra ciddi bir artış gösterdiğini belirten RTÜK Başkan Yardımcısı Deniz Güler, 2019 yılında yapılan düzenlemeyle ilgili RTÜK’ten yayın lisansı alan 18 kuruluş ve internet üzerinde de isteğe bağlı yayın lisansı alan 45 kuruluş olduğunu aktardı.
“Türkiye’de reklam ve medya yatırımlarının önemine bakarsak aslında dijital medyanın önemini burada görmüş olacağız.” ifadelerini kullanan RTÜK Başkan Yardımcısı Deniz Güler, “Türkiye’de reklam yatırımları toplam 87 milyar. Avrupa ve diğer ülkelere baktığımızda kişi başına düşen ortalama medya yatırımlarıyla birlikte en büyük payı dijitalin aldığını görüyoruz. Dijital dönüşümü anlamak için rakamlar bize çok şey anlatıyor. Dijital dönüşüme ayak uydurabilmek için de tabii bizlerin de bu dijital dönüşümün karşısında durmamamız gerekiyor, sürekli devam etmemiz gerekiyor.” dedi.
RTÜK’ün bu dijital dönüşüm karşısında neler yaptığı hakkında açıklamalarda bulunan RTÜK Başkan Yardımcısı Deniz Güler, “Öncelikle toplumun teknolojik gelişmeler karşısındaki izleme ve dinleme alışkanlıklarındaki farklılıkları ortaya koymak amacıyla RTÜK düzenli olarak kamuoyu araştırmaları gerçekleştirmekte. 2019 yılında radyo dinleme eğilimleri, 2020 yılında televizyon yayınlarında şiddet araştırması, 2022 yılında gençlerin medya kullanım alışkanlıkları gibi araştırmalar yapıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Güvenlik ve medya ilişkisi hakkında önemli açıklamalarda bulunan Ahmet Yesevi Üniversitesi’nden Dr. Murat Yılmaz, dijital medyanın meydana getirdiği güvenlik problemlerinin sadece kamu güvenliğiyle ve devletin güvenliğiyle sınırlı olmadığını belirterek şunları söyledi: “Biz güvenlik deyince daha ziyade kamu güvenliği ve kişi güvenliğini anlıyoruz ama aslında bu dijital medya üzerinden gelişen güvenlik ihlalleri veya problemleri, bildiğimiz klasik devlet güvenliğinin çok ötesine geçen bir çerçeveye dayanıyor. Mesela siz çalışanlarınıza bir iş veriyorsunuz ve onlar kendi akıllarını kullanmadan yapay zekayla sizin önünüze gelebiliyor. Bize bir makale geldiyse benzerlik oranlarına bakıyoruz, yazılmış makalenin diğer makalelere ne kadar benzediğine bakıyoruz ve bununla ilgili güvenlik meselemiz var. Kendi aklımızı kullanmakla ilgili problemimiz var. Bu sadece ahlaki bir problem değil, aslında bir süre sonra hem kamu kurumlarının hem de tek tek insanların etkinlik ve verimliliğini olumsuz manada etkileyip performansını düşürecek bir yol öneriyor. Bu da ciddi bir başlı başına problem. Maalesef o yüzden artık dijital medyanın meydana getirdiği güvenlik problemi sadece kamu güvenliğiyle ve devletin güvenliğiyle sınırlı değil.”
Güvenlik ve özgürlük ilişkisini nasıl kurmamız gerektiğini belirten Ahmet Yesevi Üniversitesi’nden Dr. Murat Yılmaz, şunları kaydetti: “Güvenlik ve özgürlük ilişkisini hele bu tür yeni konularda nasıl kuracağız? Bu prensipler arasında hem hukukun, hem onu uygulayan düzenleyici ve denetleyici kurumların, hem sivil toplum kurumlarının çalışmalarının fevkalade birbirini besleyen bir zeminde ilerlemesi lazım. Çünkü ikisi de birbirinden daha değerli değil ve vazgeçilebilir değil. Yani güvenlikten maksat özgürlüklerinizi korumak; özgürlük de ancak bir güvenlik çerçevesi içerisinde oluşabiliyor.”