ANKARA-BHA
Prof. Dr. Zakir Avşar, ” Brecht… Brecht… Brecht… İmamoğlu nasıl kurtulur?” başlıklı yazısında şunları ifade etti:
“CHP hep acayip işler yapıyordu, biz de anlamaya uğraşıyorduk; şimdi daha acayip işlerle meşgul… Yine anlamaya çalışıyoruz…
Konserdi, heykeldi, tiyatroydu, şiirdi, yolsuzluktu, diploma sorunuydu, izah edilemez malvarlığı ve zenginleşme iddiaları, hakaret, tehdit, terör soruşturmalarıydı derken; iş Ekrem İmamoğlu’nun erken Cumhurbaşkanı adayı ilanına ve Mansur Yavaş’ın tasfiyesine dayandı…
MHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili hukukçu Fethi Yıldız, tartışmaları ve olup biteni açıklayıcı bir X mesajı paylaştı:
“…Cumhurbaşkanı seçimi kanununa göre; Cumhurbaşkanı adayını *Siyasi Parti grupları, *En son yapılan milletvekili seçimlerinde geçerli oyların en az % 5’ini almış siyasi partiler, *En az 100.000 seçmen imzasıyla Cumhurbaşkanı adayı gösterebilir. Ön seçim, Yüksek Seçim kurulu tarafından seçim takvimi içinde ilan edilen günde hakim gözetiminde yapılır. Bu tarihin dışında yapılacak olan şey ön seçim olmaz, belki bir temayül yoklaması olabilir. Bu sebeple ; CHP Cumhurbaşkanı adayını “23 Mart’ta ön seçimle belirleyecek “ açıklaması hukuken ciddiye alınamaz. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayını ancak Meclis grubu belirleyebilir… Gerisi boş laftır…”
Gündemde bir erken seçim yok, cumhurbaşkanlığı seçimi hiç yok; CHP’li belediyelerin yetersizlikleri, yolsuzluk ve terör ile ilgili soruşturmalar, şaibeli kurultay, açılan iptal davası var…
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, demiş atalar. Kent Uzlaşısı adı ile bazı belediyeler doğrudan DEM’in önceki uzantılarına bırakıldığı gibi, bazı belediyelerde de Belediye başkan yardımcılığı, meclis üyelikleri kontenjanları verilerek bir seçim ittifakı kuruldu. Nitekim yapılan operasyonlarla ortaya çıkıyor ki, seçim döneminde dillendirildiği zaman inkâr edilen bu tür ilişkiler hakikat imiş… Dağ kadrosu işe dahil olmuş, ‘değer ailesi’ denilen örgütün göbeğindekiler CHP listelerine eklenmiş…
Malum, DHKP-C terör örgütü tarafından şehit edilen Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın adını taşıyan yerleşkede, yolsuzluk iddiasıyla görevden el çektirilen bir belediye başkanı ile dayanışma adına bir takım gösterilere girişen CHP’liler, 12 Eylül öncesi sol örgütlerin sıklıkla kullandığı sloganlardan olan “Ya hep beraber ya da hiçbirimiz” diye bağırdı… Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ‘şiirin’ terör örgütü sloganı olduğunu söyleyince, şiir bilmez, kültürden, sanattan ilan edildi… Şiir okudu diye cezaevinde yatan, har konuşmasında mutlaka bir büyük şairin dizelerini kullanan, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri ihdas eden, şairleri, yazarları, sanatçıları, bilim insanlarını taltif eden Cumhurbaşkanına bunları söylediler…
Evet doğru, bu bir şiir dizesi. Bertolt Brecht’in “Ya hep beraber ya da hiçbirimiz” adlı şiiri, “Halkın Ekmeği” adlı eserinde yer alıyor, Almancası “Einheitsfrontlied” olarak bilinir ve 1930’larda yazılmıştır. Türkçe çevirisi ise, A. Kadir ve Asım Bezirci tarafından yapılmıştır. Çevirinin orijinal ile uyumlu olup olmadığı hep tartışılmıştır. ”Kim mi kurtaracak seni, köle?/ Görecekler seni,/ kardeş yuvarlananlar uçuruma/ duyacaklar çığlıklarını:/ Seni köleler kurtaracak kurtaracaksa!/ Ya hep beraber ya da hiç birimiz/ Kurtulmak yok tek başına/ yumruktan ve zincirden/ ya hep beraber ya da hiç birimiz.”
Türkiye’de sol hareketler içinde, özellikle 1970’lerden itibaren bu ve benzeri şiirlerin Brecht, Nazım Hikmet veya Pablo Neruda gibi şairlere atfedildiği görülmektedir.
Şu da doğru, bu çeviri, 12 Eylül öncesinde Türkiye’deki sol hareketler, sol sendikalar tarafından sıkça kullanılmıştır. Özellikle “Ya hep beraber ya da hiçbirimiz” ve “Kurtulmak yok tek başına; ya hep beraber ya da hiçbirimiz” dizeleri, çeşitli sol örgütler ve terörist hareketler tarafından sloganlaştırılmıştır. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söyledikleri de doğru…
Peki Bertolt Brecht kim? Brecht (1898-1956), Alman oyun yazarı, tiyatro kuramcısı, inanmış bir komünist. Kendisini (Walter Benjamin’e söylediği gibi) “komünist” olarak tanımlar. Sanatında Marksist dünya görüşünü benimsemiş ve eserlerinde sınıf mücadelesini ele almıştır.
Öyle ki, Brecht, öğrenci iken Horatius’un “Dulce et decorum est pro patria mori” (Anavatan için ölmek hoş ve onurludur) sözü üzerine yazdığı bir kompozisyonda “Anavatan için ölmek hoş ve onurludur” sözü yalnızca boş kafalıların rağbet ettiği bir propaganda sloganıdır.” cümlesini sarfetmiş, bu nedenle okuldan atılmakla cezalandırılması gündeme gelmiş, babasının hatırı ve din dersi öğretmeninin araya girmesi ile bu cezadan kurtulmuş bir komünisttir. Servete, mülkiyete, zenginleşmeye, bunun için çalıp çırpmaya karşıdır… Yazık, aldığı en önemli ödül de Stalin Barış Ödülü (1955). Şaka gibi…
CHP’nin ve aşırı solun, terörist yapılanmaların Brecht ile irtibatı bu şiirle sınırlı değil…Okumuş Bir Adamın Halk Karşısındaki Sorumluluğu şiirini de zaman zaman kullanırlar. “Ve bir gün,/ halkın karşısına çıkıp/ “Zor günler geçiriyoruz” dediğinizde,/ Halkın içinden bir adam çıkıp,/ “Siz de kolay günler geçiresiniz diye mi biz ölüyoruz?” diye sorarsa,/ İşte o zaman asıl mesele başlamış demektir./ Haklıyız, kazanacağız!”
Zavallı Brecht, yaşasaydı, muhtemeldir ki, komünist duygularla yazdığı, sınıf mücadelesini konu alan eserlerinin birilerinin yetersizliklerini, servet edinmesini, zenginleşmesini, yozlaşma ve yolsuzluklarını kamufle için kullanmalarından en büyük rahatsızlığı duyar; tıpkı Nazilere karşı olduğu gibi, bu ilkesizlere, prensipsizlere, sınıf atlamak için her yolu mubah görenlere karşı da bir şeyler yazardı…
Kimbilir yazacağı belki bir tiyatro eseri de CHP’yi konu alır; adı da CHP Nasıl Kazanır? veya İmamoğlu Nasıl Kurtulur? olabilirdi… Hatta şu da olabilirdi; Brecht’in CHP’den Kurtuluşu…
Malum, Brecht’in tiyatrosu, seyirciyi olaylara duygusal olarak kapılmak yerine eleştirel bir gözle bakmaya yönlendirir. “Yabancılaştırma efekti” (Verfremdungseffekt) olarak bilinen bu teknikle, izleyicinin olayları sorgulaması ve değiştirmesi gerektiğini anlaması amaçlanır. En bilinen oyunları arasında şunlar vardır: Üç Kuruşluk Opera, Sezuan’ın İyi İnsanı, Cesaret Ana ve Çocukları, Galilei’nin Yaşamı, Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi…
Yazıyı bitirmeden, CHP için bazı Brecht sözlerini de ben nakledeyim, belki kullanırlar:
“Karnını doyuranlar, Açlara seslenip gelecek güzel günlerden bahsediyor.”
“Anladık dediğin dedik, Ama dediğin ne? Doğrusun, söylersin düşündüğünü, Ama düşündüğün ne?”
“Yüreklisin, Kime karşı? Akıllısın, Yararı kime? Gözetmezsin kendi çıkarını, peki gözettiğin kiminki?”
Not: Şiir-siyaset ve CHP ilişkisi burada bitmez. Özgür Özel’in Ziya Gökalp’in Asker Duası’nı okumasını unutmadım. Yine yazacağım…”